Yeter be, yeter artık. Bu yaştan sonra, beni, 'Galip Derviş'adıyla yerlileştirilen Amerikan polisiye dizisi 'Monk'un kahramanıgibi 'obsesif kompalsif' biri haline getireceksiniz...
Kalabalık bir basın ordusu ne denileceğini kulaklarıyla duymak için Dağ'a gitti ya, içlerinden birkaçıözel mülâkat elde etmeyi de başardı. Dağ'a gitmeyenlerden bir tanıyanın, dünküyazısında, ''Dobra biridir, her şeyi söylemez, ama ne söylüyorsa doğrudur''referansınıverdiği mülâkat sahibi, Oslo sürecitutanaklarınısızdıran kaynağı''Yazabilirsiniz'' kaydıyla açıklayıvermiş: 'Cemaat'...
Hem de ''Artık onlarla da iyi ilişkiler kurmak istiyoruz''kaydınıdüşerek...
Zamangazetesi, dün, ''Oslo tutanaklarınısızdıran ile İmralıtutanağınısızdıran aynıkaynak: PKK''iddialıbir habere yer verdi. Haberde, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Oslo'yu sızdıranın PKK olduğuna dair sözleri hatırlatılıyor...
Pensilvanya ne kadar haberdardır bilmiyorum, ama beni Galip Derviş'leştirecek kadar pimpirik hale getiren bir gelişme yaşanıyor: Terörle mücadelenin yeni bir aşamaya girdiği, savaşhalinden kalıcıbarışa geçilme umudu doğmaya başladığıilk günlerden başlayarak, 'Cemaat' üzerine eşzamanlıbir oyun oynanmaya başladı.
Gözden düşürme ve itibarsızlaştırma oyunu...
İktidarın gözünden düşürme ve sevenleri nezdinde itibarsızlaştırma...
'Çözüm süreci'diye adlandırılan yeni açılım hayati önemde. Ülkemiz için olduğu kadar, iktidar partisi açısından da... Terörden arınmışbir Türkiye'yi artık tut tutabilirsen; bunu başaran kadro da çok uzun yıllar iktidar dümenini elinden bırakmaz...
Oyun da tam burada başlıyor zaten... Birileri ısrarla ''Cemaat bu gidişten mutlu değil, sürece karşı, bunu da açıkça ifade edemediği için farklıyöntemlerle baltalamaya çalışıyor''türütezviratlar üretiyor... Tezviratçılar, umarım, Başbakan Erdoğan'ın kulağına kadar ulaşmamışlardır.
Tahmin edeceğiniz üzere, bendeniz, bu iddialara asla ve kat'a inanmayanlardanım. Akan kanın durmasını, şehitler verilmesinin sona ermesini kim istemez? Araştırıp soruşturmadım, ama süreci kolaylaştırmak için oluşturulan heyetler içerisinde 'Cemaat' irtibatlıhiçdeğilse bir ismin varlığından haberdarım...
''Falancaya da teklif edildi, kabul etmedi; filâncaya da''tezviratıdevreye giriyor bu noktada...
Dağ'daki basın toplantısının manşetlere nasıl yansıdığınıgörmek için ertesi gün gazeteleri masaya serdiğimizde, bir meslektaş, ''Şuna bakın, nasıl vermiş''diye birkaçgün sonra ''Oslo'yu Cemaat değil, PKK sızdırdı''haberini okuyacağım gazeteyi göstermişti. Gazete basın toplantısında söylenenlerden 'şartlıçekilme'izlenimi veren ince noktalar üzerinde yoğunlaşmıştımanşet haberinde...
Bir de sosyal medya sahtekârlığıvar...
'Sosyal medya'denilen Twitter ve Facebook bir yüzsüzler panayırı... Sitesine girip istediğiniz kimliğe bürünerek atışa başlayabiliyorsunuz... Bana ait olmayan, ama her gün birkaçkez sağa-sola mesajlar gönderen çakallar bile var... Sanıyorum, 'Cemaat' ile irtibatlıbirkaçisim de böyle bir sahtekârlığın hedefi durumunda...
Aksini düşünemem bile. Çünkü, benim de tanıdığım bazışahısların takipçileriyle paylaştıklarımesajlar akıl almaz ithamlarla dolu. Akil insanlar heyetinin uğradığıher yerde ortaya çıkan TGB üyeleriyle omuz omuza duran grupların bağırdığısloganlardan daha ileri ithamlar...
Vatana ihanetten yolsuzluklarıgizleme çabasına kadar hayli renkli, bayağıciddi ithamlar, Cemaat'le irtibatlıolduğu bilinen isimlerin arkasına sığınılarak sosyal medya gayyasına atılıveriliyor... Bazımesajlar ''Bekleyin, daha neler neler olacak'' veya ''Yakında göreceksiniz''gibi beklenti uyandıran ayrıntılar da içeriyor...
İnsanlar o mesajların resmen imza sahiplerine ait olduğuna inanıyor; her ne kadar en 'obsesif kompalsif' halimle onlarıinanmamaya davet etsem de...
''Gözden düşürme, itibarsızlaştırma ameliyesi Cemaat ve mensuplarıiçin başlamışgibi''diyor içimdeki Monk...
Aman Allahım...
''Yeter artık''deyişim bundan...