15 Mart 2011’de başlayan Suriye krizi 7. yılını dolduruyor.
Türkiye, bugün Suriye’de ikinci ‘güvenlik harekatı’nı yapıyor; terör örgütü PKK/PYD’nin Türkiye’yi tehdit ettiği Afrin’e yönelik ‘Zeytin Dalı Harekatı’ ile.
Bu harekat, 5 yıl gecikmiş bir operasyonun ikinci ayağı.
İlki de bir başka terör örgütü DEAŞ’a yönelik ‘Fırat Kalkanı’ydı.
Türkiye Suriyeli siviller için yıllardır istediği ‘güvenli bölge’yi kendisi oluşturdu, genişletiyor.
Hatırlayın;
Türkiye, 2016’ya kadar “Sınırımız güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge ilan edilsin, Suriye veya Rus uçakları müdahale etmesin. Hem DEAŞ’a müdahale edelim, hem de Esad rejimi ve DEAŞ’tan kaçan sığınmacıları burada güvene alalım. Buradaki en büyük insani desteği de biz verelim” diye haykırdı.
Türkiye bunu ‘müttefiklerinden’, daha doğrusu müttefiği ABD’den istedi.
Ancak ne ABD buna yanaştı, ne de BM Güvenlik Konseyi’nde böyle bir karar alınabildi.
Türkiye bunu, ‘uçak krizi’ ile arası bozulan Rusya ile ilişkilerini tamir ettikten sonra Fırat Kalkanı ile kısıtlı bir alanda ‘kendi başına’ başardı.
Üstelik, ABD’ye rağmen Rusya ve İran ile…
Şimdi ikinci harekatı yapıyor.
Yine ABD’ye rağmen Rusya ve İran ile…
Bunun dış politikada da, NATO ittifakında da bir karşılığı olacak.
Türkiye, ‘vekalet savaşları’na karşı tarihi bir sınav verdi ve tarihi bir örnek ortaya koydu.
Büyük güçlerin, bölgeleri dışındaki ülkeleri ‘savaş alanı’ olarak kullanmalarına karşı; bölgesel güçlerin etkinliğini gösteren bir örnek.
Bu, bugün ağırlıkla ‘oyun bozucu’ bir etki, ancak gelecekte ‘oyun kurucu’ etkinliğin de kapısını ardına kadar açıyor.
Bölgesel krizler büyük güçlerden bağımsız çözülmeyecek, ancak çözüm bölgesel güçlerden bağımsız da olmayacak.
Türkiye, İstiklal Savaşı ile dünyaya örnek olmuştu; bugün de ‘bölgesel oyun kurucu’ rolüyle örnek oluyor.
***
Türkiye’nin ortaya koyduğu mükemmel bir örnek var: Fırat Kalkanı.
Suriyeli sığınmacılar evlerine dönüyor, tarlalar sürülüyor, zeytinler toplanıyor, çocuklar okula gidiyor, hastalar tedavi ediliyor.
Türkiye Afrin’de de aynısını yapacak.
Oysa, ABD’nin desteğiyle PKK/YPG’nin DEAŞ’tan kurtardığı (!) bölgelerde sadece yıkım, ölüm ve duman var.
Zira ABD’nin de, PKK/YPG’nin de hedefi, gelecekte Suriye masasına ‘en büyük ve en zengin topraklara sahip, Amerikan silahlarıyla donatılmış ve Amerikalı bir Albay komutasında’ oturmak; ‘en büyük payı’ almak!...
***
Hem Fırat Kalkanı’nın hem de Zeytin Dalı’nın görünen ve görünmeyen kahramanları var.
Görünen alanda tankın üstünde “Evine, ailene mesajın var mı” sorusuna “Beni beklemesinler” diyen Mehmetçik!..
Ve görünmez alanda;
Terör örgütünün zorla göç ettirdiği insanları örgütleyen;
Örgütün ‘Kanton’ ilan ettiği bölgelerde çocukları ellerinden alınarak silahlandırılan, evlerine, geçim kaynaklarına el konulan insanların yardım çığlıklarını duyan;
Sahada hangi grubun nerede bulunduğu, kimin hangi taraftan yana olduğu bilgilerini toplayan;
Sivillerle terörist unsurları noktalarına kadar tespit eden;
Terör örgütünün bütün mevzilerini, ABD’nin verdiği silahların depolandığı, iletişim cihazlarının kurulduğu noktaları işaretleyen kahramanlar var.
Ortak duamız, hiçbirinin ayağına taş değmemesi.