Talat Amca, Adana’ya göçmüş bir Kıbrıs Türkü’dür. Çocukcen ayağına yanlış yapılan bir iğne sonucu sakat kalmış, çevresi tarafından “Topal Talat” olarak çağrılmıştır. Onurlu adamdır Talat Amca, sokaklarda seyyar satıcılık yapar, bacağına aldırmadan Sabancı’ların fabrikalarında yük altına girer ama ailesini gecekonduda oturtmaz asla. Kızması kötüdür Talat Amca’nın birgün oğluna emanet ettiği seyyar satıcı arabası üzerindeki fıstıklarla birlikte devrilince tokadı basar. Oğlu üzülmüştür muhakkak ve muhakkak Talat Amca daha da çok üzülmüştür.
***
Oğlu ünlenir Talat Amca’nın, eli para tutar, 20’li yaşlarda, devrildiği için babasından tokat yemesine neden olan antep fıstıkları, gittiği mekanda, o istemeden, soyulmuş olarak önüne gelir. Mert adamdır Talat Amca, Adana’nın bitirim sokaklarında yetişmiş, devamsızlıktan okul bırakmış oğlunun evlenmek istediği, İsviçre’de Leydi Okulu’nda eğitim görmüş gelin adayını ikaz eder “Kızım sana yazık olmasın” diye. Büyük aşk evlilikle sonuçlanır ama Talat Amca’nın oğlu hala bitirim, kızdı mı binlerce kişini önünde rakibine kafa atan adamdır...
***
Talat Amca dediğim adam Talat Terim’dir, oğlu da Fatih Terim. Talat Terim, “Topal Talat” diye çağrıldığı sokaklara başarılarından dolayı oğlunun adının verildiğini gördü, lakabı yerini “Fatih Terim’in babası”na bıraktı. Başarılar kadar, teknik direktörlüğe başlarken oğluna dudak büken Galatasaraylıları, oğlu için “hormonlu ego”, “megolaman” ve hatta “narsist” diyenleri de gördü. Ama perşembe akşamı oğlu bir kez daha Milli Takım’ın başına geçerken tüm Türkiye’nin onu kurtarıcı gibi kabul ettiğini de gördü Talat Terim.
Bir baba için daha büyük mutluluk olur mu?
***
Tüm bunlar bir Yeşilçam filminde olsaydı ağlayan seyirciler çıkabilirdi elbet.
Ama ağlamaktan ya da alkışlamaktan çok ders çıkarılması gereken bir hikayedir Fatih Terim’inki... Bugün geldiği noktadan, geçmişine bakıp, beğenmediği yanlar bulabilen, onları tamir edebilen nadir adamlardandır Fatih Terim...