Haftanın olayı, Beşiktaş’ın Trabzonspor’a karşı gösterdiği bol gollü, etkin ve estetik futboldur. Önemi şurdan geliyor... Sporseverler; çok uzun süredir futbolsuz kalan Süper Lig’e karşı mesafeli, hoşnutsuz ve ilgisizdi. Passolig uygulamasının da katkısı olsa bile, ağırlıklı olarak kötü futboldan ve statlardan kaçış içindeydiler. Tribünler boş kaldı. Seyirci arkasını dönüp gidiyordu.
Beşiktaş’ın umut ve zevk veren futbolu; bu göçü önleyebilecek, en azından yavaşlatacak fırsat olabilir. Türkiye’de hala seyredilebilecek futbol olduğu gerçeği, Sahra Çölü’nde bir dudak ıslatımı olsun su arayan insana, vaha müjdesi verdi.
***
Belki de Beşiktaş, hepimizin sandığı kadar şahane oynamamıştır. Ama uzun süredir o kadar futbolsuz ve çaresiz kaldık ki; bulduğumuz her neyse, altın cevheri keşfetmiş gibi dört elle sarıldık. Gözümüzün pasını sildik.
Eğer gördüğümüz yanılsama, halüsinasyon değilse; bundan sonrası için daha da umutlanmaya hakkımız var demektir. Ama bu umudu sahiplenirken; aşırı ilgi ve övgünün Beşiktaş’a verebileceği zararları hesaba katmamız gerekir. Yoksa zor bulduğumuzu, kolay kaybederiz.
Bizim futbolcular; beklenmedik anda gelen yoğun ilgiden, övgüden, hayranlıktan çabuk şımarma eğilimindedir. Konsantrasyonları bir anda dağılır ve önlerindeki ilk lig maçında, kendilerine övgü düzenleri yaptıklarına/yapacaklarına bin pişman ederler. Yönetim; olası böyle bir travma için, gereken terapi modellerini ve önlemlerini almalıdır.
Tekrar ve ısrarla söylüyorum... Beşiktaş’ın 3-0’lık zaferi, sadece Beşiktaşlıları sevindirmedi. Her kulübün taraftarları; kaç zamandır soğuma trendine girdikleri futbola karşı, Beşiktaş sayesinde yeniden güven ve sevgi tazeledi. El birliğiyle bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.