F.Bahçe’nin şampiyon olmasını istemediği için; G.Saray’ın Beşiktaş karşısında puf böreği kıvamında, içi boş futbol oynayacağı tahmini, beklentisi, isteği (ya da iftirası) var. Bu öngörüyü olanak dışı buluyorum.
Birkaç neden var. Öncelikle yabancı futbolcuların işine gelmez. Avrupa Ligi için 5’incilik mücadelesi ve prim sözkonusu iken; kimse kendi çıkarını riske atmaz. G.Saray şampiyon olamayacaksa; kimin şampiyon olacağı konusu, yabancı futbolcuların ilgi alanı dışındadır. Umursamazlar. Fener’in şampiyon olmasına katkı verecek bir sonuçtan kaçınmalarına ihtiyaç duymazlar.
Bu nedenle, Beşiktaşlıların böyle bir ihtimalden umutlanmaları da boşunadır. Ayrıca; Siyah-Beyazlılar rakibini yenecek güce, hırsa, teknik beceriye ve isteğe sahip. Önemli olan bunu nasıl kullanacağıdır. Beşiktaş, Mario Gomez’i besleme ve lojistik destek sağlama konusu için (ligin ilk yarısında) fazla istekli değildi. Alman’ın kendi haline bırakıldığı çok maç oldu. Bu tepkisel hovardalıktan, neyse ki çabuk vazgeçtiler. Şimdi böyle bir sorun yok... Atiba, Sosa ve Oğuzhan’ın her zaman, Quaresma’nın ise zaman zaman gösterdiği yüksek performans; Şenol Güneş’in ellerinde mucizevi bir harmanlamaya dönüştü. Bu yıldızlar, önümüzdeki kritik derbinin de dominant isimleri olacak.
Maçta en kritik nokta şu: “Ben sakin, soğukkanlı, tedbirli oynayayım” diyerek G.Saray’ın hata yapmasını beklemek; Beşiktaş adına hayırlı olmaz. Rakibin hata yapmasını istiyorsan ve bekliyorsan, ancak onu hata yapmaya zorlamakla mümkündür. Bu da baskıyla oluşur. Baskı ise tempo ister. Beşiktaş maçı istediğini, 3 puana haciz koymak niyetinde olduğunu, kararlılığını bir güç gösterisi halinde ve yüksek tempoyla göstermeli. Korktuğunu, çekindiğini karşıya hissettirdiği an; korktuğunun başına gelmesine çanak tutar.