Bursaspor, Türkiye’de şampiyon olan 5 kulüpten biri olmasına rağmen; bu farkının hiçbir izdüşümünü sahaya yansıtamıyor. Maçlarını “Kazanma odaklı” oynamıyor, daha çok işini kendi doğal akışına bırakmış gibi görünüyor... İddiası/inadı/isteği yok gibi... Galibiyet için “Olsa da olur, olmasa da olur” havasındalar.
G.Saray bu yüzden maça sıkıntılı/sarsıntılı/şüpheli başlamadı. Sakin bir oyun anlayışı içinde, golünü erken ve kolay buldu.
***
Bursaspor, Belhanda’nın pozisyonunda; “Bariz gol şansını” önleyen faulle, bir kişi de eksik kalınca, Bayern Münih karşısındaki Beşiktaş’a döndü... Sistem, güç, strateji adına ne varsa, anında çöktü. Zaten ikinci gol de, fazla nazlanmadan geldi.
Rodrigues’in bu golü öncesinde, aynı pozisyonun devamında, top iki kez direkten dönmüş; acı akıbet kendini hissettirmişti.
Bursa için maç o anlarda bitti.
***
G.Saray, direnci çabuk kırılan Bursa’yı; kaderine terketmedi. Rakibi böyle bulmuşken, atabildiğim kadar atayım derdine düştü. Yeteneklerini ve pozisyonları zorladı. Karşısında kolu-kanadı kırılmış bir rakip varken; G.Saray baskılı ve iyi oynadı denebilir mi, tartışılır. Ama sorunsuz oynadığı kesindi.
Maicon’un ceza alanı içindeki adam adama savunma anlayışı, riskler içeriyor. Stancu’ya öyle yapıştı ki, kucakladı bile diyemeyeceğim; resmen belinden tutup künde atma pozisyonuna giriyordu. G.Saraylı olma ayrıcalık kontenjanından hep yırttı ama; gözü kara bir hakeme denk gelirse, rakibini tuş yapamadan oyundan atılır. Sert oynuyor, uyarın!
Önce de dediğim gibi, maç daha 2-0’ken bittiği için, oyunun geri kalanı tamamiyle teferruat...