İstanbul Film Festivali’nde izleyici karşısına çıkan ‘Midnight Special’ bu hafta vizyona giriyor. Film bilim kurgu türünün son dönemlerde ne kadar çaptan düştüğüne iyi bir örnek.
Günümüzde artık her şey fast food, sinema niye olmasın ki. Zaten izleyici de gittikçe daha kolay tüketilen yapımlara rağbet göstermiyor mu? Bu söylediklerim Türk sineması için geçerli olduğu gibi dünya genelinde de aynı şekilde işliyor. Bu çabuk tüketim en çok bilim kurgularda gözüme çarpıyor. Mesela çizgi roman uyurlamalarında DC ve Marvel rekabeti abartıp bütün süper kahramanları bir torbaya doldurup çarpıştırıyor. Ortada ne senaryo var, ne öykü. Bu popüler tüketim çılgınlığı sadece çizgi roman uyarlamalarında değil. Sanat içerikli, içinde güya devrimsel mesajlar barındırması gereken bilim kurgularda da yaşanıyor. ‘Gereken’ derken aslında o ceketi üzerine giyen ama sadece öyleymiş gibi yapan filmler bunlar. Bu hafta vizyona giren ‘Midnight Special’ bunlara bir örnek. Yönetmen Jeff Nichols’ın dördüncü filmi. Genç yönetmen sırasıyla 2007 ‘Shotgun Stories’, 2011 ‘Sığınak’, 2012 ‘Mud ve Midnight Special’i çekti.
Kendi sinema dili yok!
Özellikle Türk izleyicisinin ‘Sığınak’ filmiyle hatırlayacağı yönetmen dünya genelinde festivallere göz kırpan ve festival dünyası tarafından da desteklenen bir isim. Bütün bu görünürdeki başarısına rağmen ben hala kendi sinema dilini oluşturamadığını düşünüyorum. Hatta onun sanatkardan daha çok zanaatkar olduğunu bile iddia edebilirim. İyi bir sinemacı gözü var ama bu göz yaratıcılık eksikliği yüzünden taklite kaymış durumda. Bu taklit meselesi ise enetelektüel kesim tarafından ‘gönderme’ yaptığı söylenerek geçiştiriliyor. Özellikle ‘Sığınak ve Midnight Special’ filmini seyrettiğinizde sinema dilinin ve filmlerin atmosferinin Night Shyamalan tarzına ne kadar yakın olduğunu görüyoruz. Bu arada Shyamalan sever olmadığımı da belirtmeliyim. Ama en azından onun filmlerinde bir öykü, çatışma, başlangıç, sonuç olur. Halbuki Jeff Nichols Midnight Special’da öykü üzerinden gitmemiş. Sürekli klişelere dayanan, öyküden çok atmosfer peşinde koşan bir yapısı var filmin. Yani bütün o aksiyonu, gerilimi ve klişeleri kaldırsak geriye senaryo adına bir satırlık anlatımlar kalır. Mesela ‘Midnight Special’ın asıl öyküsü şu kadar: Uzaylı bir çocuğun kendini keşfetmesi sırasında yaşanan gariplikler ve evine dönüş hikayesi.
“Bilim kurgu tarihine bakıldığı zaman kriz dönemlerinde ayağa kalktığını görüyoruz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı döneminde en önemli filmler üretilmiştir.”
Sinema çöküş evresinde
Film tam olarak bu kadarını anlatıyor. Bu çocuk neden uzaylı, neden dünyalı bir anne babadan doğmuş, neden kendi gezegenine dönüyor, bu soruların hiçbiri yönetmeni ilgilendirmiyor. Çünkü izleyiciyi çocuğun gözlerinden çıkardığı radyosyanik ışınlar ve onu kullanmaya çalışan bir tarikat, peşine düşen FBI ajanlarıyla bağlıyor. Siz tarikata ne oluyor, aman gözlerinden çıkan ışınlarla uyduları düşürüyor falan derken film bitiyor zaten. Yönetmen Jeff Nichols dediğim gibi iyi bir zanaatkar ama bence senaryo yazmasın. Zaten iyi bilim kurgulara dikkat edin çoğunlukla roman uyarlamalarıdır. Yönetmen çaylaklık seviyesini atlatamadan senaryo yazmaya çalışınca işler böyle oluyor. Tabii politik ve muhalif olamamak da bunun asıl sebeplerinden biri. Bilim kurgu tarihine biraz dikkat ederseniz kriz dönemlerinde ayağa kalktığını görürsünüz. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı döneminde en önemli filmler üretilmiştir. Çünkü toplum bir kaostadır. Umutsuzluk hayalgücü olanları baskı altına almış ve üretmeye zorlamıştır. Bu noktada düşünüyorum günümüzde de bir kriz ve tıkanmışlık dönemi yaşıyoruz dünya genelinde. Peki sinema aynı tepkiyi niye veremiyor? Acaba bu sefer yaşanan umutsuzluk daha mı derin? Artık bilim kurgular bile pılıyı pırtıyı toplayıp diğer bir dünyaya kaçmak dışında çözüm üretemiyor mu? Denenen bütün ideolojilerin çöktüğü günümüzde ‘Midnight Special’ın sonunda gördüğümüz Venüs Project çakması şehir modelleri dışında çıkış kalmadı mı? Bilemiyorum ama içten içe sinemanın bile bir çöküş evresine girdiğini düşünüyorum.
VİZYONDAKİLER
Gökyüzüne kaçan kaçana
Filmin künyesi
Yönetmen: Jeff Nichols
Senarist: Jeff Nichols
Oyuncular: Michael Shannon,
Joel Edgerton, Kirsten Dunst,
Adam Driver
Yapım: 2016, ABD, 112 Dk.
Arınma Gecesi: Seçim Yılı
Tüm dünyada 200 milyon dolar gişe hasılatı yaparak beklenmedik olağanüstü bir başarı elde eden, Universal Pictures’ın Arınma Gecesi serisi, üçüncü filmi Arınma Gecesi: Seçim Yılı (The Purge: Election Year) ile devam ediyor. Filmde, Amerika’nın yeni kurucularının her yıl hayata geçirdiği 12 saatlik anarşinin dehşet verici yeni bölümü gözler önüne seriliyor.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: The Purge: Election Year
Yönetmen: James DeMonaco Senarist: James
DeMonaco Oyuncular: Frank Grillo, Edwin Hodge, Betty Gabriel, Kyle Secor, Elizabeth Mitchell
Yapım: 2016, Fransa, ABD, 105 Dk.
Bir Kadın + Bir Erkek
Antoine ünlü bir film müziği bestecisidir. Hindistan´da çekilecek bir Romeo ve Juliet filmi uyarlamasının müziklerini yapması için davet alır. Antoine aşka ve duygusal ilişkilere oldukça rahat bakmaktadır ancak Antoine’nin hayatı Fransız Büyükelçisinin eşi Anna ile tanışınca değişmeye başlar.
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Un + Une
Yönetmen: Claude Lelouch
Senarist: Claude Lelouch
Oyuncular: Jean Dujardin, Elsa Zylberstein, Christophe Lambert,
Yapım: 2015, Fransa, 115 Dk.
The BFG
Roald Dahl’ın sevilen çocuk kitabından beyazperdeye uyarlanan filmde insanları yememe kararı verdiği için kendi türü arasında dışlanan sevimli bir devin yetimhanedeki Sophie isimli küçük bir kızla arkadaşlığını işleyen yapımda fantastik dünyanın sert kuralları çocuk masumiyetine karşı duruyor!
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı:The BFG
Yönetmen: Steven Spielberg
Senarist: Melissa Mathison
Oyuncular: Ruby Barnhill, Mark Rylance, Rebecca Hall
Yapım: 2016, ABD, İngiltere, 117Dk.
Hitler’e Suikast
Nazi dönemi Almanya’sında geçen film, yerleştirdiği bomba ile Adolf Hitler’i ve kurmaylarını havaya uçurmayı sadece 13 dakikayla kaçıran Georg Elser’in hikâyesini anlatıyor. Yaklaşan Nazi tehlikesini herkesten önce fark eden, başkaları bilinçsizce emirlere itaat ederken ya da sus pus otururken harekete geçen bu esrarengiz adam kimdi? Diğer insanların görmezden geldiği bir şeyi görmüştü, ama neyi?
FİLMİN KÜNYESİ
Filmin orijinal adı: Elser
Yönetmen: Oliver Hirschbiegel
Senarist: Léonie-Claire Breinersdorfer
Oyuncular:Christian Friedel, Katharina Schüttler, Burghart Klaubner, Felix Eitner
Yapım: 2015, Almanya, 114 Dk.
Babaannem
Mehmet varlıklı bir ailenin çocuğudur. Bir gece trafik kazasında annesini ve babasını kaybeder. Bu olay onun için çok zor bir sürecin başlangıcıdır. Mehmet bir süre sonra annesinin ve babasının yaptığı dolandırıcılıklar yüzünden her şeyini kaybeder ve bir gece hayatına son vermeyi dener. Hastanede gözlerini açtığında ise karşısında babaannesi Zehra Hanım’ı bulur. Babaannesi, bundan sonraki tüm hayatını onu iyileştirmeye adayacağını söyler.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Serkan Özarslan
Senarist: Serkan Özarslan
Oyuncular: Meral Çetinkaya, Mehmet Can Mincinozlu, Tuna Kiremitçi, Özgül Koşar, Sayım Çınar
Yapım: 2016, Türkiye
Üç Harfliler 3: Karabüyü
Anne ve babasını kaybettikten sonra çocukluğunun geçtiği evde oturmak istemeyen Alev, evini kiraya verir. Bu eve taşınan tekinsiz ve tuhaf kiracılar Alev’in kızı Eda ve kocası Erol’un hayatlarını bir anda kâbusa çevirir. Eve taşınanların geçmişinde ürkütücü olaylar vardır ve Alev’in ailesine musallat olurlar.
FİLMİN KÜNYESİ
Yönetmen: Alper Mestçi
Senarist: Alper Mestçi
Oyuncular: Seda Oğuz, Deniz Gündoğdu,
Metin Yıldırım, Özay Fecht
Yapım: 2016, Türkiye