1960 darbesinden sonra oy kaygısı ile azınlıklar ile iyi geçinme zorunluluğuna dayanan politikanın değiştiğini ve hatta darbeden sonra atanan kaymakamların Paskalya’daki ayinlerde kiliseden dışarı çıkmayı azınlıklara yasaklaması ile önceden var olan ılımlı havanın adalarda azınlıklar aleyhine döndüğünü söyleyebiliyoruz. Özellikle 1964’de Kıbrıs sorunu ve Yunanistan ile yaşanan gerilimlerin etkisiyle adalar hakkında Türk basınında ‘Adalardaki Rumlar yer altı faaliyetlerinde bulunuyor…’ türünde çıkan olumsuz haberlerin bu dönemde etkisi yadırganamaz desek yanlış olmaz.
Menderes hükümeti zamanında serbest olan tedrisatın Türkçe olması, 1960 darbesinden sonra yürürlükten kaldırılarak MGK kararlarıyla adalarda eğitimin Rumca yapılmasına karar verilir. Bunun sonucu olarak adalarda altı Rum Okulu kapandığı gibi diğerleri de devletin eline geçer ve Gökçeada Rum ortaokulu Gökçeada Yetiştirme Yurduna çevrilir.
‘27 Mayıs’ta uygulanmaya başlanan politika amacına ulaşmış, başta İstanbul olmak üzere Yunanistan’a, Avustralya’ya ve madenlerde çalışmak amacıyla Afrika’ya yoğun bir göç yaşanmıştır. Bu politika günümüzde sadece Gökçeada’da iki yüz kadar yaşlı bir nüfusun kalmasına yol açmıştır’ ifadeleri Elif Macar’ın Bilgi üniversitesinde ‘1964 Sürgünü’ konulu bir konferansta yaptığı tespit. Sonrasında nüfusun az olması ve öğrenci yetersizliği nedeniyle Rum cemaatinin kendi isteği ile kapattığı azınlık okulları.
***
‘Noel Baba şapkalı 30 kadar çocuk ve genç soydaşım ellerinde üçgen şeklindeki zillerle Beyoğlu’nda Noel ve yılbaşı şarkıları söylüyorlardı…’
‘Öğrenciler heyecan içinde Türkçe ve Rumca şarkıları peş peşe söylüyorlar. ‘Kasap havası’, ‘Hatırla Ey Peri’, ‘Samanyolu’, ‘Bekledim de Gelmedin’… 40-50 kişi ile başlayan bir gösteri birdenbire o anda Beyoğlu’mdan geçenlerin de katılımıyla 100-150 kişiyle sürdü. Şarkılara eşlik edenler, birlikte sirtaki-halay oynayanlar…’
‘Yılbaşı çörekleri dağıtıyor Zagrafyonlu öğretmen ve öğrenciler gelip geçenlere ‘Mutlu yıllar’ dileyerek… ‘Teşekkür ederiz… Size de iyi Noel’ler mutlu yıllar’ oluyor cevaplar.’
‘Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’deki Hristiyanların Noel bayramını kutlama mesajını okudum; ne yalan söyleyeyim büyük bir keyfle. Sonra garip bir sitem sardı dört bir yanımı. Niye ben çocukken, delikanlıyken Beyoğlu’mda Noel şarkısı söyleyemedim? Niye ben ve benden önceki nesiller İstanbul’da yaşarken, bir devlet adamı çıkıp Noel bayramımı kutlamadı? Çok mu zordu? Neyse…’
Yukarıdaki alıntılar Yorgo Kırbaki’nin Yunanistan’da iken Yunan devlet televizyonunda karşılaştığı Zagrafyon Rum Lisesi öğrencilerinin Beyoğlu’nda yaptığı Noel etkinliği haberi sonrasında bir köşe yazısında kullandığı ifadeler. Kısa bir araştırmada Yunanistan ve Rum kesimi ile ilgili haberlerde bile Türkiye’nin tarafını tutmaktan kaçınmayan ve Zagrafyon Rum Lisesi’nde söylenen bir İstiklal Marşı esnasında gözlerinin yaşardığını ifade edecek kadar da Türkiye ve İstanbul aşığı bir gazeteci Sayın Kırbaki.
‘Çocukken, delikanlıyken neden bende Beyoğlu’mda Noel şarkıları söyleyemedim? … Neden bir devlet adamı çıkıp Noel bayramımı kutlamadı?’ ifadeleri bile bir zamanların Türkiye’si ile şimdikinin arasındaki yaşanan değişimi gösterir nitelikte.
2012’de, Yorgo Kırbaki’nin kaleminden dökülen bu cümleler sonrasında 2013’te ‘49 yıl sonra Gökçeada’da çalan ilk zil sesi’ haberleri düşer basına. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Gökçeada’da açılacak Rum Okuluna izin verildiğini söyler. Aya Todori uzun bir süreden sonra açılan Rum ilkokulun adıdır. Öğrenci sayısının yeterli gelip gelmeyeceği tartışılsa da, otuz sekiz yıl sonra adaya dönüş yapan Anna Koçumal var olan nüfusun göç etmesini engelleme adına atılan önemli bir adım diye nitelendirir bu gelişmeyi. Dahası okulun açılması adaya dönüşlerin en etkili adımları içinde görülür.
2014’te, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Atina ziyareti esnasında Gökçeada ve İstanbullu Rumların temsilcileri ile bir araya geldiğinde Gökçeada’da Rum Ortaokulu ve Lisesi’de açılacak diye yeni bir müjde verir. O sözün gerçekleştiğine dair somut bir örnek Azınlık Cemaatleri Vakıflarının temsilcisi olan ve Rum Cemaati Vakıf Başkanlığı’nı yapan Laki Vingas’dan gelir. ‘Gökçeada’da bu yıl ortaokul ve lisenin açılması için gösterdiğimiz gayretlere destek veren Sn. Başbakan ve MEB camiasına teşekkür ederiz. Bu öğretim yılında Gökçeada Rum toplumu ilk kez ilkokul, ortaokul ve liseyle eğitim hizmeti verecektir. Bu tarihi gelişmeyi selamlıyoruz’ gönderisini kendi sosyal medya hesabından paylaşır.
Laki Vingas’da Yorgo Kırbaki gibi Zagrafyon Rum Lisesi mezunudur. Asimile olmadan kendi cemaatinin hakları için mücadele veren bu güzel insanların ortak özelliği Türkiye sevgileridir desek yanlış olmaz her halde. ‘Yurtdışı ve yurt içi operasyonlarla ülkemiz zor bir dönemden geçmektedir. Güvenliğin tekrar tesisi şarttır. Allah yardımcımız olsun.’ İfadelerini kendi sosyal medya hesabından paylaşan Laki Vingas’ın bu sözleri Yorgo Kırbaki’nin İstiklal Marşı okunurken gözlerinin yaşarması ile aynı doğrultudadır.
En güzeli de ‘Gökçeada Türk’tür ama Türk korkmaz’ diye manşet atan basından ’49 yıl sonra Gökçeada’da zil sesi’diye manşet atan medyanın değişimi, Paskalya bayramını kutlatmayan kaymakamlardan bir Rum vatandaşının Gökçeada Belediyesi’nde ilk kez devlet memuru olmasını sağlayan belediye başkanlarına geldiğimiz günlerin gerçekleşmesi.
Adada var olan nüfusun dışarıya göç etmesini engelleyecek ve hatta dışarıdaki nüfusun yeniden gelmesini teşvik edecek ve daha nice Kırbakiler nice Vingaslar yetiştirecek bir okul ‘Gökçeada Rum Okulu’ şimdi ilk kez ilkokul, ortaokul ve lisesi ile yeni eğitim öğretim yılına hazırlanıyor. Hayırlı olsun.