Gurbet şarkı ve türkülerini sever misiniz? Mesela “Olmaz olsun bu gurbet/Beni buldu akıbet” diye başlayan güzel şarkıyı, ya da “Gurbet elde bir hal geldi başıma/ Ağlama gözlerim Mevla kerimdir” diyen yanık türküyü?
Benim aklıma gurbetten bahsedince göç, göçten bahsedince gurbet gelir. Gecen hafta TBMM ile AB’nin ortaklaşa yürüttüğü “Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog” projesi çerçevesinde, Hatay’da, “Göç Yönetimi” başlıklı bir toplantıya başkanlık yaptım. Konu çok geniş ve çetrefilli.
Türkiye açısından göçle ilgili iki güncel konu var. Biri, AB ülkeleriyle aramızdaki vize sorunu, diğeri Suriye’den can kaygısıyla ülkemize sığınan Suriyeliler ve kampları.
AB ülkeleri, çok büyük bir problem olarak gördükleri yasa dışı göç sorununu, Türkiye ile işbirliği yapmadan çözemeyeceklerini anlamış gibiler. Entegre sınır yönetimi de dâhil bu işin 10 milyar liraya yakın maliyeti var. Bu yüksek miktar için AB katkısı şart. AB komiseri Stefan Fule, pozitif gündem içinde bu işe ve bağlantılı olarak vize konusuna özel bir önem atfediyor gibi.
Suriye’den gelen sığınmacıların kampında şartlar zor. Burada uzun sure kalanlar için büyük sorun var. Bizim ilginç gözlemlerimiz oldu kampı dolaşırken. Bir defa bütün aileler çok çocuklu. Kamp sakinleri durumdan memnun gözüküyorlardı. Çok sayıda Suriyeliyle konuştum ben, kadın, erkek, çocuk, hasta, gazi... Şartlar bir hayli zor, ama açık bir memnuniyet var. Arkadaşlarıma sordum, hepsi doğruladılar beni. Can kaygısı her şeyin üstünde. “Dönmek ister misiniz” soruma hepsi “önce Esad gitmeli” diye cevap verdiler.
Sizce bu dünyanın ilk göçmeni kim? Hacettepe Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan’a göre Hz. Âdem ve Hz. Havva. Hz. Muhammed’in hicretini dünyanın en kutsal göç olaylarından biri olarak düşünmüştüm hep ama cennetten dünyaya gelişi bir göç olarak telakki etmemiştim. Hz. Musa’nın kavmiyle Kızıldeniz’i geçişi de kutsal göçlerden birisi.
Göçlerin önemli sebepleri var kuşkusuz. Peygamberimiz özgürlük uğruna hicret etmişti. Siyasi bir göç de diyebiliriz Habeşistan’a gönderdiği arkadaşlarına da “orada özgürlük var” demişti. Göçler özgürlük adına, daha iyi hayat şartları adına, güvenlik adına gerçekleşiyor. Göç alan yerler bir zenginliğe kavuşuyor, kültürel çeşitlilik artıyor. Medine en güzel örnek. Göç alan Amerika’nın ne kadar müreffeh hale geldiğini biliyoruz. Tarihte bize anlatılan kavimler göçü de dünyanın gidişatını etkilemiş önemli olaylardan biri. Ya bizim Anadolu’ya göçümüz... Bugünlerde Ergenekon sözcüğüne yüklenen anlam çok hoş olmasa da Ergenekon’da başlayıp Anadolu’da göç efsanesi sizi de bir zamanlar meraka boğdu mu? Benim en sevdiğim tarihi karakterlerden biri “Horasan erenleri” diye bildiğimiz mübarek göçmenlerdir. Ne kadar ulvi ve önemli isler yapı bu dervişler.
Gönüllü ve gönülsüz göçler var tarihte. Amerika’ya giden Avrupalılar gönüllü sayılır, Afrika’dan götürülen Kunta Kinteler gönülsüz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Sivas ve Trakya’da zorunlu ikamete tabi tutulan binlerce insan var Doğudan. Bu dönemleri yazanlar çok. O dönemin acıları yeni yeni ortaya çıkıyor ve hesaba çekiliyor. Sadece Dersim olayının acıları bile yürek burkmaya yeter.
Rumeli’nin kaybı ve ardından gelen göç bizim tarihimizin en acı safhaları arasında yer alır. Hem 93 harbinin, hem Balkan harbinin arkasından yaşanan sefalet bir faciadır. Yerlerinden yurtlarından edilen insanların halini okuduğum anılar bende derin izler bırakmıştır.
Filistinli mülteciler bütün dünyayı meşgul eden ama İsrail’in azgınlığına kurban edilen insanlar olarak her zaman akıllarda.
Bizdeki şehirleşme sonucu ortaya çıkan köyden şehre göç hala en önemli sosyal problemlerimizden biri. Çarpık şehirleşme de vaktinde bu işlere dair bir öngörü geliştiremeyen toplumumuzun eseri.
İşçilerimiz... Bir zamanlar “biricik ihraç malımız” diyerek sorunun ciddiyetine parmak basanlar olsa da maalesef Almanya’ya gönderdiğimiz bu insanlara çok uzun süre sahip çıkmayı akıl edemedik.
Şimdi soru şu: Beyin göçü ile yukarda saydıklarımız arasında bir münasebet var mı?