Neden insan denen mükerrem varlık tarihin izlerinden ibret alarak terakki etmek yerine tekerrüre düşer?
Mesela; ahireti asıl bildiğini söyleyen Müslümanlar olarak, eleştirdiğimiz cahiliye adetlerinden ne kadar uzaktayız?
Kadim kültür ve inanç değerleri hassasiyetinde olup tarihin mükerrer hatalarından kurtulamayan bir toplum siyasi tarihin hatalarının tekerrüründen de kurtulamaz.
"Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" diyen Mehmet Akif'i, haklı çıkaracak zamanlar ve olaylar yaşıyoruz.
İnşallah ibret alma noktasında bu sefer muvaffak oluruz da yüz yıl önce yapılan hatalar tekrarlanmaz.
1900'lü yıllar...
Osmanlı Devleti'nin başında Sultan Abdülhamid Han var...
Osmanlı mülkünde gözü olan ne kadar güç varsa hepsi Abdülhamid'i devirmenin peşinde...
Bunun için ateistlerden din alimlerine, Milliyetçilerden Ermeni-Rum çetelere, Masonlardan tarikat şeyhlerine kadar geniş bir ittifak kurulmuş...
François Georgeon'un dediği gibi, bugünkü Türkiye'yi anlamak istiyorsak Abdülhamid dönemini bilmeliyiz.
Osmanlı İstihbaratçısı Kuşçubaşı Eşref'in damadı olarak bilinen tarihçi Cemal Kutay; 'Osmanlı'da İngiliz Casus: Vambery'nin Günlükleri' adlı kitabında, Vambery'in ülkesine verdiği rapor metninde şu cümlelerin yazılı olduğunu söyler: "Sultan Abdülhamid'in başlangıçta hürriyet yolunda adımlar atıldığını fakat sonra buna ara verildiğini, Abdülhamid'in yakınında bulunan Reşid, Fuad, Ali, Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa'yı -(Abdülhamid tarafından tevdi edilen makamlarla paye kazanmış dönemin kabinedeki bakanları kastediliyor!)- Avrupa düşüncesine vakıf olduklarını ve kendi ülkesinin -(İngilizlerin)- beklentilerine uygun faaliyetlerde bulunduklarını belirtmiştir."
Hepsi de "Abdülhamid gitsin de ne olursa olsun." diyorlardı.
Bunun için de bu ittifak elinden geleni ardına koymuyordu.
Sonunda Abdülhamid'in tahttan inmesine imkân sağlandı.
Sonra?
Sultan Abdülhamid'in ardından toplumun kahir ekseriyeti yuvasından oldu. Yurdundan oldu. Coğrafyanın her bir tarafında hüzün ve pişmanlıklar yaşandı.
Cemal Kutay'ın düştüğü nota göre, Abdülhamid'in tahttan indirilmesi için fetva yazanlardan müfessir Elmalılı Hamdi Yazır da İngiliz casus Vambery'inin etkisinde kalmıştır. Hamdi Yazır Hoca yıllar sonra pişmanlığını "Hayatımda bu kadar ağır bir vicdan azabı çekmedim. Başıma ne geldiyse bunun manevi sillesidir. Allah beni affetsin." şeklinde dile getirecektir.
Ancak "Bade harabil Basra" olduktan sonra çekilen vicdan azabının ve pişmanlığın bu millete bir faydası olmayacaktır. Giden gelmeyecek, kaybedilen yerine konulamayacaktır.
Abdülhamid'in tahttan indirilmesinin yüz yıl sonrasında aynı teranelere şahit oluyoruz.
Bu sefer hedefte Recep Tayyip Erdoğan var...
Karşısında ise normal şartlar altında bir araya gelmesi mümkün olmayan kişiler ve zihniyetler var.
Günümüzdeki 1909 kurgulu yapının içinde: Sözde milliyetçisi var, komünist var, faşist var, terör örgütlerinin temsilcileri var, dindar olduğunu iddia eden var, din düşmanı olan var, vatan haini var, Batı hayranı var, Erdoğan'ın tevdi ettiği makamlarla paye kazanmış olanlar var, organizatör olarak da gavurlar var! Var oğlu var...
Bıraksan birbirlerini boğazlayacak insanların ağzından tek bir ortak cümle dökülüyor:
"Erdoğan gitsin de ne olursa olsun!"
Giderse hemen birbirlerini boğazlamaya çalışacakları da ortada.
Bir nevi tarih tekerrür ediyor.
İnşallah geçmişten ibret almışızdır.
İnşallah yine timsah gözyaşları dökmeyiz.
İnşallah, ham hayaller, ham düşünceler peşinde koşup hem bu dünyamızı hem de ahiretimizi berbat etmeyiz.
Yüz yıl öncesinde eleştiri dilini fütursuzca kullananların söylemlerine bakarak günümüz için de akılcı ve vicdanlı bir tahlil yapmamız gerekiyor.
Hem yöneticilerin durumunu hem de küresel güçlerin röntgenini net belirleyerek düşünen ve akleden bir toplum olmazsak hayıflanmakla kalırız.
Hoş, eğer Erdoğan'ın gitmesi konusunda da tarih tekerrür ederse bu sefer ağlayacak mekân da kalmayabilir.
Harap olacak bir vatan da.
Vatansız, devletsiz bir topluluk olarak oradan oraya savrulmamız işten bile değil.
"Erdoğan gitsin de ne olursa olsun." diyenleri iyi tahlil etmeliyiz