Nereye baksanız deniz! Nereye baksanız yeşil! Kuzey Anadolu’nun ormanları Karadeniz’e aşık olmuş ve kollarına atılmış. Aşkı volkan olup patlamış lavları İnce Burun’a taşmış. Karadeniz de Anadolu’nun kucağına sokuldukça sokulmuş. Hırçın dalgalarını yatıştırmak için ormanın göğsüne sığınmış Akliman olmuş. Kolunu dolamış Hamsilos denen doğa harikasını oluşturmuş. Norveç fyordlarına benzetiliyor ama fyordlar gibi buzdan değil, aşktan yarılmış toprak.
Anadolu başını Karadeniz’e uzatınca gerdanına Sinop’u takmış eski uygarlıklar. Gerdanlığın kocaman taşlarından bir kale örülmüş. Masal bu ya, kötü adamlar Sinop’un gerdanlığını boyunduruğa çevirmişler, kaleyi cezaevi yapmışlar. Fikirlerini beğenmedikleri insanları buraya sürgün etmişler. Avlusunda idam sehpaları kurmuşlar... “Dışarıda deli dalgalar / Gelip duvarları yalar / Seni bu sesler oyalar / Aldırma gönül aldırma” diye yazmış Sabahattin Ali. Öylesine denizle iç içe ki Sinop, gökyüzüne bakarak denizi görme umudu vermiş Ali’ye...
***
Cezaevinin korkunç anılarıyla başı önüne eğilmiyor Sinop’un çünkü onu bir kültür ve turizm merkezine dönüştürecek ihaleye hazırlanıyor. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye hibe olarak verdiği tek kredi (9,2 milyon Avro) Selçukluların Roma kalıntılarının üstüne tersane yapmak amacıyla kurduğu kalenin restorasyonu için kullanılacak. Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Sinop Bienali - Sinopale ile kültürel açıdan şaha kalkan kent iki yıldır Gezici Festival’e de evsahipliği yapıyor. Hakikaten uluslararası düzeyde program yapan Gezici Festival, Sinop’un yıl boyu kapalı olan sinemasını açtırıyor. İnatla “kent sinemalarında” film gösteren Gezici Festival, Sinop Kültür ve Turizm Derneği işbirliğiyle bu yıl Nurgül Yeşilçay, Erkan Can, Zeki Demirkubuz, Reis Çelik gibi önde gelen sinemacıları, genç ve başarılı yönetmenler Tolga Karaçelik ile Ali Aydın’ı ağırladı.
Deniz Sineması’ndaki açılışta, Reis Çelik’in çoğu uluslararası festivallerde toplam 25 ödül kazanan “Lal Gece” adlı filmi üst üste üç seansta gösterildi! Her seansta salon dolup taştı! Sinoplular sinemayı sinemada izlemeye hasret kalmış belli ki... Sinemacılarla söyleşiler de hararetliydi. Aslında kenti bu kadar sevdiren insan kalitesi aynı zamanda. O kadar uygar ve rahat ki Sinop’un yaşam tarzı!
18. Gezici Festival nedeniyle ikinci kez Sinop’a gidişim bu, ama geçen yılki kadar afalladım güzelliğinden! Herhalde her noktadan başka bir kıyı görünmesine, yapraklarını tamamen dökmüş ağaçlarla yemyeşil çamların yan yana yükselmesine her görüşümde şaşıracağım! Türkiye ortalamasının iki katı, yani yüzde 60 oranında ormanla kaplı Sinop! Hele bu yıl Erfelek Şelalelerine gidince kendimi egzotik bir filmde sandım! Tırmanabilenleri tam 28 şelaleden oluşan bir yeryüzü cenneti bekliyor! Tırmanamayanlar ta yükseklerden bembeyaz köpürerek dökülen suyun oluşturduğu zümrüt gölün kıyısında dinleniyor. Minicik ahşap su değirmeninin mısır unu öğütmesini seyrederek...
Bursa’da, Kars’ta, Artvin’de, Ordu’da ve başka birçok kentte Gezici Festival’in oluşturduğu izleyici kitlesi boynu bükük kaldı... Onların verdiği ivme sayesinde film festivali düzenlenebilen iller oldu ama hiçbirinin programı Gezici Festival’in uluslararası düzeydeki sinemasal yaklaşımına sahip değil. Kentin adını taşıyan bir etiket festivali ancak hakkıyla düzenlenebildiğinde başarılı olur. İsterim ki Gezici Festival Sinop’ta kalıcı olsun! Çünkü Sinop’un en önemli eksiklerinden biri sinema, Gezici Festival’in tercihi de bir film festivalini şehrin adına etiket olarak yapıştırmanın ötesine geçen, izleyici kitlesine üstün hizmet vermeyi önde tutan zihniyete sahip kişilerle işbirliği yapmak. Gezici Festival’in Sinop masalında gökten üç elma düşsün biri Ankara Sinema Derneği’nin, biri Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin biri de sinemaseverlerin başına!