Şaşırırsanız şaşırın, Kemal Derviş’in Financial Times gazetesinden Milliyet’e yansıyan görüşlerine katılıyorum: Gezi Parkı eylemleri Türkiye’de köklü bir değişimin müjdesi olabilir; hele bir de yeni bir siyasi oluşuma yol vermeyle sonuçlanırsa...
Başbakan Tayyip Erdoğan sertleşerek kendisini ve partisini doğrudan hedef haline dönüştürmese, eylemlerle başlayan süreç, doğallığı içerisinde güçlü bir sol partinin doğumuna ebelik yapabilir... Hâlâ vakit geçmiş değil; eylemciler çatısı altında buluşacakları bir partinin oluşumu için kollarını sıvayabilirler...
Günlerdir devam eden gösterilerden, edep yoksunu birilerinin belden aşağı sloganlarıyla küfürlerini devreden çıkartırsanız geriye ne kalır? Çevreye duyarlılık... Sanata saygı... Kapitalizmle hesaplaşma... Savaşa karşı çıkma... Bunlar, bilindiği gibi, bütün dünyada çağdaş sol partilerin önem verdikleri program maddeleridir.
Taksim Gezi Parkı’ndaki gençler, eylem süresi içerisinde, —Kandil gecesini ihya etmeyi, cuma namazı kılmayı da önemseyen— kendilerinden farklı ideolojik tercihlere sahip ama benzer konularda duyarlı gençlerle de birlikte olabileceklerini pek güzel gösterdiler... Gezi’de derme çatma da olsa bir mescid bulunduğunu da unutmayalım; namaz kılan gençleri bekleyen...
Ortaya çıkan tablo Derviş’in yazısında vurguladığı bir gerçeği yansıtıyor: ‘’Asırlar boyunca Mevlana, Yunus Emre veya Hacı Bektaş gibi Anadolu İslâmı’nın büyük şahsiyetlerinin anısı ve yazılarında taşınan çok köklü hoşgörü ve evrensellik mesajı’’ ile yetişti bu gençler; dolayısıyla ‘’Şimdi gerçek bir Türk modeli inşa etme fırsatı var.’’
‘Önceki nesillerin aksine’’ diyor Derviş, ‘’Lâik gençlerin önemli bir bölümü, daha dindar kardeşlerinin inançlarına ve yaşam tarzına saygı duyduklarını gösterdiler...” CHP’den farklı bir tavır bu.
Ak Parti’nin 11 yıllık iktidarı sırasında yetişmesine katkıda bulunduğu Gezi Parkı gençleriyle övünmesi mümkün; onlar bu özellikleri taşıyor ve bunu siyasi mesaj olarak veriyor diye rahatsız olması ise gerekmiyor... Tam tersine, Ak Partililer, Gezi Parkı’ndan yükselen mesajın bir siyasi programa dönüşmesinden sevinmelidir bile...
CHP’dir esas Gezi Parkı’nın siyasallaşmasından çekinmesi gereken... Nitekim, sade suya tirit sözel katkılar ve daha çok kontrol amaçlı bireysel katılımlar dışında Gezi Parkı’na soğuk davranıyor CHP... Endişeli. Başbakan Erdoğan’a verdiği akıldan daha fazlasını Gezi Parkı sâkinlerine ayırıyor CHP sözcüleri...
Ya da eylemleri sulandırmaya...
Çanak çömlek gürültüsünden fazla göze batmayan gerçek şu: Gezi Parkı’ndan mesaj verenler, daha ilk günden, eylemlerinin örgütlü fraksiyonlar ve yerleşik partiler tarafından istismar edildiği şikâyetini seslendirip duruyor. ‘’Bizi onlarla bir tutmayın’’ şikâyeti bu. Farklı olduklarını ve öyle bilinmeyi arzu ettiklerini söylüyorlar...
Gezi Parkı’ndan mesaj vermeye çalışanların da şikâyetçi oldukları örgütlü fraksiyonların yakıp yıkmalı eylemlerine bakıp olayın bütününe tepki göstermenin bir anlamı yok, sözün kısası...
Başbakan Erdoğan bugün Gezi Parkı’ndan temsilcilerle buluşacak ya, onların şahsında kendisinin idealistliğini keşfedip siyasallaşmaları için teşvikte bulunabilir...
‘’İngiltere’yi 11 yıl yönettiniz, en büyük mirasınız olarak sizden geriye ne kaldı, neyle övünürsünüz?’’ diye soranlara, Margaret Thatcher, rakibi İşçi Partisi’nin dönüşmesini sağlayan Tony Blair’in adını vermişti.