Günlerdir dünya basını Taksim olayları başlıklı yayınlar yapmakla oldukça maksatlı duruş sergiledi. Burada vahim olan İsrail medyasıyla İran medyasının, Rusya medyasıyla Alman, Suriye medyasıyla Amerikan medyasının aynı dili konuşması oldu. Oysa bu birbirine stratejik hedefler nedenleri ile zıt olan çevrelerin Türkiye üzerinden hareket ederek aynı hedefe vurmalarının ismini koymak zor değil.
Rusya medyası analiz nitelikli yazılarla günlerdir hem de bir durumu empoze etmeye çalışmaktadır. Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında zıtlaşma olduğu, bu gerilimin nedeninin ise liderlik hususunda rekabetin olması yönünde analizler yapılıyor. Burada dikkatimi çeken bu haber ve yorumların Rusya medyasında etkin olan Yahudi kökenli medyacıların olmasıdır.
Buna paralel İran medyası günlerdir Türk Baharı havası yaratmakta oldukça ısrarlı tarz sergiliyor. Gerçi Ankara ve İstanbulda gerçekleşen Milli İradeye Saygı mitinglerindeki katılım ve verilen mesaj bir çoklarının planlarını bozmalı ki pek fazla bu konuya dikkat çekilmedi.
Elbette Rusya ve İran medyasının ısrarla Türkiye’de sanki devrim gerçekleşiyor havası propagandası yaparken esas hedeflerinin Türkiye’nin bölgedeki etkisini azaltma çabası olduğunu edilen yorumlardan görmek mümkün.
Burada çok anlamlı olan durum Orta Asya ve Kafkaslar’da Türkiye hükümeti aleyhinde rüzgar yaratma gayretlerini Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan gibi Türkiye ile ciddi bağları olan ülkelerden bazı kesimlerce bu tarzı gayretle devam etmeleridir.
Aslında bütün bunları yazarken dikkati çekmek istediğim bir husus vardır. Türkiye’ye duyulan rahatsızlığın esas nedeni Başbakan Erdoğan olarak belirlenmesi de ciddi araştırma konusudur.
Yıllardır yapılan araştırmalara yazılan yazılara dikkat ettiğimizde Türkiye’nin içedönük olmasının en büyük arzuları olduğunu görmekteyiz.
Başbakan Erdoğan aslında siyasetteki yüksek tepeyi fethettiğinden itibaren buna hazımsızlık
sözkonusu. Mesela Rusya medyasında Erdoğan’a kadar hiç bir Türk lideri bu kadar araştırma konusu olmadı. Rusya ve İran medyasında ister direkt, ister dolaylı yollarla toplumu yönlendirme gayretleri içerisinde esas profilin Başbakan Erdoğan profilidir. Çünkü uzun yıllar oldu bu coğrafyada Erdoğan’a benzer lider kavramı tarihin derinliğinde kalmıştır onların tabirlerine göre yazarsam. Şimdi karşılarında alışmadıkları yeni lider, alışmadıkları yeni Türkiye, hedefleri olan, duruşu farklı, gücünü belirli çevrelerden degil, halktan alan bir anlayış biraz sinir edici oldu çevredekilere. Bu lidere baktıkça Osmanlı’yı hatırlamaya başladılar. İran yayınevlerinden çıkan kitapları okudukça, Rusya yayınevlerinin yayınladıklarını, televizyonlardan iki de bir söylediklerini dinledikçe işin şekli şemalı belli olur. Erdoğan Türkiye’nin asıl yerini bildiği için savaş verdikçe, bu ülkelerdeki belli çevrelerin desteği ile coğrafyadaki kızgınlık ve Erdoğan aleyhinde geliştirilmeye gayret ettikleri durumlar suni olarak pekiştiriliyor görüntüsü verilmektedir.
Ankara’dan İstanbul’da haftasonu yapılan Milli İradeye Saygı mitingleri aslında Taksim olaylarını Türk Baharı hevesiyle nitelendirenlere ciddi mesaj idi. Bu mesajı görmezden gelen görüntülerini kıskançlıkla yayınlayan yayın organlarının nedenleri günlerdir ortaya konulan verilerle artık anlaşılmıştır. Rusya, İran gazetecilerinin sayesinde halen emperyal duyguların olduğunu da bu arada söylemiş olayım. İlginç olanı odur ki bunu yaparken Rusya, İran, Ermenistan medyasında Erdoğan’ın ecdad algısı da bayağı eleştiri konusu. Ecdadı anmak laikliği tehdit edebiliyormuş yani. Ne tuhaf 1. Petro hayallerinden tutun, Korkunc İvan’ın genışleme politikalarının ne kadar kahramanlık olduğunu empoze etmek Rusya’nın laik imajını bozmuyorda, Osmanlı tarihine duyulan hayranlık, bu devletin büyüklerinin kurduğu müthiş medeniyetten bahsetmek ,onunla onurlanmak Türkiye’nin laik imajını bozabiliyormuş. Bu yorumları Rusya mahreçli araştırmacılar yapmakta.
Günlerdir üzüntü ile takip ettiğim güzelim İstanbul’un bu halinin, sadece demokrasi adına sözde feryad eden dış güçlerin elinde nasıl bir koz olduğunu, bunu yaparken ise birbirine düşman olanların bile aynı dili nasıl kullandıklarını görmekteyim.
Türkiye’nin medeniyet coğrafyasını da hedefliyen Türkiye’yi etkisiz hale getirme çabalarını göz önünde bulundurmamızı nacizane hatırlatmam galiba isabetli olacaktır. Çünkü öyle zor bir dönemden geçmekteyiz ki, hata yapma ve olup bitenleri görmeme gibi lüksümüzün olmadığı aşikar.