FETÖ’cü yazar Kerim Balcı, 15 Temmuz gecesi, FETÖ’nün televizyon kanalına bağlanıp “canlı” darbe yorumu yapıyor.
Görüntüleri internetten izleyebilirsiniz.
Başlangıçta, içinde “darbe”, “Cumhurbaşkanımız”, “böyle olmamalıydı” ifadelerinin geçtiği genel geçer laflar ediyor. Halkımıza sükûnet çağrısı yapıyor.
Sonra o “kötü haberi” alıyor... Yani sunucudan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı “sokağa” çağırdığını öğreniyor...
İlk şok!
Çünkü o dakikaya kadar, sahip olduğu bilgi, Cumhurbaşkanı’nın hal edilmiş olduğu yönünde... Muhtemeldir ki birileri “önceden” kulağına fısıldadı; Erdoğan’ın “ölü” ya da “diri” ele geçirildiğini söyledi.
Kerim Balcı’mız da, bu bilginin verdiği rahatlıkla ortada top çeviriyor, “Cumhurbaşkanımız”ın kimi tutumlarıyla “darbe” arasında ilişki kuran sade suya tirit açıklamalar yapıyor.
Kötü haberi alınca kuşkuyla soruyor: “Sokağa inin çağrısı Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinden mi yapıldı?”
Cevabın “evet” olmasını istiyor.
Çünkü alacağı “evet” cevabı, kulağına fısıldananların doğru olduğunu teyit edecek. Kerim Balcı’mız da, yine bu bilginin verdiği rahatlıkla, birilerinin Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesine sızdığını, yanıltıcı bilgi verdiğini, bu tür provokasyonlara gelinmemesi gerektiğini söyleyecek.
Beklediği cevap gelmiyor.
Sunucu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CNN Türk’ün canlı yayınına bağlandığını söyleyince Kerim Balcı’mız kalakalıyor. İkinci şok!
Demek ki Cumhurbaşkanı yaşıyor.
Demek ki ele geçirilemedi.
Kerim Balcı’mızın dramı da bu dakikadan sonra başlıyor işte. Önce sabit bakışlarla uzunca kameraya bakıyor, sonra ağzından birtakım anlaşılmaz sözcükler dökülüyor... Sonra da, “Nasıl yani? Cumhurbaşkanı yaşıyor mu? O ölmedi mi?” demeye getiren şaşkın, dağılmış, yıkılmış yüz bir ifadesi.
İkinci şok atlatıldıktan sonra, Kerim Balcı’mız hafiften kendine geliyor.
Bundan sonrası tam bir rezalet...
Kendi ağzından dinleyelim: “Cumhurbaşkanı, bu darbe gecesinde birkaç defa Cumhurbaşkanımız ifadesini kullandırttı bana. Eğer bu ifadeler (yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşadığı ve halkı sokağa çağırdığı bilgisi) doğruysa sözlerimi geri alıyorum.”
Kerim Balcı burada Erdoğan’a “Cumhurbaşkanımız” dediği için pişman olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ölmüş olsaydı, sözlerinin kalan bölümlerinde aynı hitabı sürdürecekti, “Cumhurbaşkanımız” demeye devam edecekti. Yaşadığı ve halkı örgütlediği bilgisi gelince, sözlerini geri alıyor; hemen “Cumhurbaşkanı” hitabına dönüyor.
Cumhurbaşkanı son derece “sorumsuzca” davranıyormuş.
Halkı sokağa dökmek de ne oluyormuş?
Maazallah Suriye’ye dönebilirmişiz.
Eli silahlı insanların karşısına sivil insanları çıkarmak vahim bir hataymış.
Darbecinin karşısına “halkla” çıkılmazmış. “Pazarlıkla” çıkılırmış. (Kerim Balcı burada, “Halkı sokağa dökeceğine, darbecilerle pazarlık yap!” diyor.)
Kaldı ki, Cumhurbaşkanının söylemlerinin ve söylediklerini herhangi bir “bağlayıcılığı” yokmuş. “Zaten akli melekelerinin koruyacak bir durumda olduğu bile kuşkulu”ymuş.
Böyle söylüyor Kerim Balcı’mız.
Kısacık konuşması içinde hem “paralel çete”nin darbeyle ilişkisini, hem de FETÖ’cülerin önceden “sufle” aldıklarını itiraf ediyor.
Hem de “akli melekelerini koruyacak durumda değil, sözlerinin bağlayıcılığı yok” diyerek hakaret suçu işliyor.
Kerim Balcı örneğinin bize anlattığı gerçek şu:
Hocasından müridine, askerinden polisine, yazarından gazetecisine, öğretmeninden hizmetlisine, bütün FETÖ mensupları 15 Temmuz girişiminden haberdarmış!