Hep sağ görüşü, muhafazar düşünceyi savundu.
Kendine ait doğruları vardı.
Gelecek vaat ediyordu.
Allahı var O da çok çalıştı.
Genel Başkanı O’nu tanıyor ve tutuyordu.
Temsil ettiği ilden milletvekili seçildi.
Milletvekilliği kesmedi, Genel Başkanı Erbakan, O’nu bakan yaptı.
Refah-Yol hükümetinin bir bakanıydı artık.
Kötü gün geldi çattı.
Üyesi olduğu, kendine bakanlık yolunu açan partisi kapatıldı.
Ama farketmezdi onun için.
Bu kez Refah’tan sonra kurulan Fazilet Partisi’nde devam etti Erbakan ekolünün değerlerini savunmaya.
Gel zaman git zaman partisinde fikir ayrılığı başgösterdi. Hedef aynı ama yöntem konusunda ortaya çıkan bu görüş ayrılığı partide Yenilikçiler-Gelenekçiler bölünmesini getirdi.
Yıllarca Erbakan’ın yanında yer almıştı ama tercihini Yenilikçilerden yana kullandı.
2001 yılında Ak Parti’nin kurucuları arasında yer aldı.
İlk seçimde yine temsil ettiği ilden vekil seçildi.
Erbakan’ın partisinde olamadığını Ak Parti’de buldu.
Erdoğan’ın giremediği seçimde önce Gül hükümetinde Devlet Bakanlığının yanısıra Başbakan Yardımcılığı görevi verildi.
Siirt seçimleri yenilenip Erdoğan vekil ve Başbakan olunca yine aynı göreve getirildi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu.
Zaman zaman aykırı çıkışlar, kendine has tavırlar sergiledi.
Öyleki Erdoğan’ın bir yurt dışı ziyaretinde, Partisinin Genel Başkanının görüşünün aksine bir kanun tasarısı hazırlayıp meclise bile sunmuşluğu vardı.
Allah’tan Erdoğan durumu fark edip, yurtdışından müdahaleyle düzeltti.
Bu tavrı özellikle vekilliğinin son dönemlerinde iyiden iyiye ayyuka çıktı.
Partinin ağır toplarından olduğu için çok fazla ses çıkarılmıyordu.
Belki de bundan güç alıp, partinin de kurucular kurulunda yer aldığından, serbest hareket etmeye “farklıyım” demeye özen gösteriyordu.
Ak Parti’yi kıyasıya, çoğunlukla da haksız yere eleştiren medyada görünmek hoşuna gidiyordu.
Mülakatlar veriyor, başağrısına sebep olsa da yaptıkları sineye çekiliyordu.
Doğan grubuna iyiden iyiye yanaşmaya başladı.
Oradan gelen destek belli ki başını döndürmüş “Neden ben değil de O” havalarına çoktan girmişti.
Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığını bıraktı.
Seçimlerde aday da olmadı.
İpleri de iyiden iyiye kopardı
Belli ki çok yüksek hedefleri vardı.
“O” olduğu sürece de bu hedeflerine ulaşması mümkün değildi.
Partiye bu kadar hizmet verdikten sonra bazı şeyleri hak ettiğine de inanıyordu.
Başbakan Yardımcılığı sırasında karşı mahalleyle kurduğu ilişkinin kendini hedefine ulaştıracağına inandı. Ama olmadı, olamadı...
Buraya kadar yazdıklarımdan kimi kastettiğimi eminim anlamadınız. Yok, hayır Bülent Arınç’tan değil, Abdullatif Şener’den bahsediyorum.
Aynıyla vaki böyle oldu. Ak Parti’den ayrıldıktan sonra Yeni Türkiye adında bir parti kurdu Şener. Kendi kurduğu partiden istifa edip bağımsız milletvekili adayı oldu seçilemeyince 2012 yılında kendi kurduğu partiyi fes etti.
Anadolu’da bir dua vardır. “Sonu benzemesin” derler. Bülent Arınç için aynı duayı yapıyorum ama yolunun bu kadar benzer olduğu bir kişinin sonunun benzemesi de kaçınılmaz olur düşüncesi aklımdan bir türlü çıkmıyor. Yine de Allah iyiliğini versin.
Aklıma takılanlar
Sayın Arınç için “Allah iyiliğini versin” dedik ama aklıma takılan bazı soruları da pas geçemiyorum.
1- “Yıkmaya çalıştığınız çınarın gölgesinde çok hakikatler gizli” derken, aslında Erdoğan’ı tehdit ettiğinizin farkındasınız değil mi? (tamam bu soru değildi. Elbette farkındasınız. Beni tehdit edecek haliniz yok ya)
2- “Cübbemi giyip ben savunurum” dediğiniz paralelin en büyük mağduru Erdoğan’ı neden hiç savumayı düşünmediniz?
3- Ekranına çıktığınız Doğan medyasının yazarlarının ısrarla söylediği “Erdoğan’ın eleştirilemez olduğu” iddiasını siz de dillerdirirken, açıklamanıza bakarak asıl sizin eleştirilemez bir makam istediğiniz anlaşılıyor. Haksız mıyım? (Kimine çocuk, kimine troliçe, kimine kiralık kalem, kimine vicdansız diyorsunuz mesela)
4- Sayfalarca reddiye yazdığınız açıklamanıza bakarak, sizi eleştirebilecek kişinin 68 yaşından yani sizden büyük ve en az 40 yıl siyasetin içinde olması gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Eğer öyleyse sizi ancak Meclis Başkanı İsmail Kahraman ve Deniz Baykal’ın (O da siz uygun görürseniz tabi) eleştirebileceğinin farkında mısınız?
5- Ve son olarak siyaseti (politikayı değil) gerçekten ne zaman bırakacaksınız Sayın Arınç?