Gerçekler mutlaka ortaya çıkar çıkar; bastırır, önlediğinizi sanırsınız; o yine bir pundunu bulur, ortaya çıkar...
Bugün 27 Mayıs. 50 küsur yıl (1960) önce bugün ülkemizde ilk askeri darbe yapıldı. Darbenin sebepleri arasında gösterilen ‘partizanlık’ olaylarından biri, CHP lideri İsmet İnönü’nün Uşak ilini ziyareti sırasında kendisine atılan bir taşla başının yaralanmasıydı. CHP’liler ve bir kısım medya olayı böyle yansıtmışlardı.
Hayrettir, darbe sonrasında Yassıada Mahkemesi’nde görülen davalar arasında yoktu ‘Uşak olayları’... Sebebini yıllar önce burada yazmıştım: O gün olanları bizzat İsmet Paşa ve yanındakiler tahrik etmişti. Geziyi izlemesine izin verilen CHP’li gazetelerden birinin muhabiri olan Güngör Yerdeş, 27 Mayıs sonrasında eski dönemin hangi konularda hesaba çekileceğini belirleme amacıyla oluşturulmuş ‘Yüksek Soruşturma Kurulu’na olayı olduğu biçimiyle anlatmıştı.
Yerdeş’in dediği şuydu: Geziye katılan CHP’li Nihat Erim, olayın hemen ardından, kendisine, İsmet Paşa’nın halkı kışkırtmak için orada neler yaptığını anlatmış, o da komisyon başkanı Hayrettin Şakir Perk’e bunları aynen aktarmıştı.
‘Uşak Olayları’ diye tarihe geçen konu Yassıada’da dava haline getirilmemişse sebebi işte budur.
2 Mayıs 1959 günü gazetelerin manşetleri ‘rezalet’ tadındaydı. Hürriyet’in manşeti şuydu: “Gezinin 2. günü: Uşak’ta İnönü’nün başına taş atıldı.”Akşam’da haber aynı gün şu girişle yer aldı: “CHP heyetinin Uşak’tan ayrılışı sırasında milletvekili Fevzioğlu ve Alişiroğlu’yla gazeteciler DP’liler tarafından dövüldü ve taşlandılar.”
Anılarını ‘Başkentte Önemli Olaylar ve Yazamadıklarım’ (Umut Yayıncılık, 2006) adıyla kitaplaştıran Güngör Yerdeş, yarım asır sonra ‘gerçeği’ bizlerle de paylaşıyordu (s. 24, 25, 31).
Okuyalım: “İçimizden biri sağını solunu dirsekleyip bir pencereyi âniden kaplıyor ve sol elinin avucunu açıp uzatarak, sağ elinin işaret parmağının arasından geçirip tokmak şeklinde uzattığı sağ bileğini o sol avucunun içine yerleştirip sıkarak seyretmekte olan Demokratlara ‘Naaa!’ diye bağırıp başlıyor sallamaya... (..) Ve işte bundan sonra başlıyor taşlama... (..) Şurası bir hakikat: Bizim meslektaşımız, o ‘Naaa!’ işaretini yapmasaydı, trenimiz yavaş yavaş hızlanıp Uşak’tan ayrılıp gidecekti.”
Ben bunları Kulis’te yazınca Yerdeş’in tanıklığını sorgulayan birkaç yazı çıktı. Aynı gezide ‘muhabir’ olarak bulunmuş bir yazar ‘’Anlattığı doğru değil’’ diye yazdı; onun etkisinde kalan genç bir yazar da ‘yanlışa’ sahip çıktı; o zaman henüz hayatta olan rahmetli Yerdeş kendisini uyardığı halde...
Yazdım, yazdılar, olay muğlaklığını koruyarak öylece unutulmaya terk edildi.
Önceki güne kadar...
Cihan Haber Ajansı o meş’um gün İsmet Paşa’yı evinde ağırlayan Uşak milletvekili Rıza Satıcı’nın oğlu ve gelininin ‘’Olay tarihe yanlış geçti’’ dediğini bildirdi.
Gerçekte ne olmuş o gün? Şu: İnönüağırlandığı milletvekili Salıcı’nın evinden çıkar... Kendisine trene Şeker Fabrikası önündeki yükleme noktasından binmesi teklifi yapılır. Kabul etmez, istasyona gidilir.
Sonrasını tanığın ağzından aktarayım: ‘’İstasyonda diğer partilerin elemanları, ellerinde bayraklarla İnönü’yü karşıladı. Protesto etmek isteyen bir grup DP’li, ellerindeki flamaları bırakıp İnönü’nün ellerini öpmeye kalkıştı. İsmet İnönü, trenden halkı selamlarken dışarıdan kimin attığı belli olmayan küçük bir taş, fötr şapkasına denk geldi. Taş hafif geldiği için sıkıntı olmadı. Paşa’nın kafası yarılmadı, bandajlama olmadı. İnönü’nün ağzından da Uşak halkına karşı kötü bir söz çıktığına şahit olmadım.”
O küçük taşın ne sebeple atıldığını Güngör Yerdeş anlatmıştı zaten: Trenden kalabalığa doğru yapılan çirkin el hareketi yüzünden... O kişiye atılan minik taşmış Paşa’nın kompartımanına düşen...
Görüyorsunuz, gerçek bastırılsa da hiç beklenmeyen tanıkların ağzından ‘’Ben buradayım’’ diye bağırıyor...