Mümtazer Türköne’ye hak verdim. Vitesi bile olmayan bir bisikletle iki yüz beygir gücünde bir arabanın yarışı bu. Gerçi o “Tabii ki İhsanoğlu’nun şansı var” diyor. Hatta daha çok demeye getiriyor.
Kuşkusuz 10 Ağustos akşamına kadar hiçbirimiz sonucu yüzde yüz bilemeyiz fakat İhsanoğlu’nun şansı Türköne’nin dediği gibi yarışın formüla pistinde değil çocukların da olduğu trafiğe kapalı bir parkta yapılacak olmasından kaynaklanmıyor. Teşhis yanlış olunca tedavinin doğru olması imkansız!
Bir kere yarış kimin cumhurbaşkanı olacağıyla ilgili de değil esasında.
Erdoğan 2007’de ilk adımı atılmış bir sistem değişikliğini referanduma sunuyor. Bu yüzden daha adaylığını açıklamadan önce söz konusu makamın bundan böyle nasıl bir yer olacağını tarif etmeye koyuldu. Engelleyici bir misyon yüklenip vetolarıyla siyaseti terleten değil kendisi “terleyen bir cumhurbaşkanı olacağım” diyerek o makamın bundan sonraki bütün sakinlerinin de teşrifat ve kabul işlerinin yanısıra hükümetle birlikte çalışan, ülkenin ekonomik büyümesinden sosyal politikalarına kadar siyasetin bilfiil içinde olan kişiler olacaklarını haber verdi.
Siyaset dışı cumhurbaşkanı isteği ve temsili bundan böyle ciddiye alınabilir bir pozisyon değildir. Ayrıca çatı aday bile “siyaset üstü bir pozisyonda olacağım” dediği konuşmalarının her birinde siyaset yapmaktadır. “Ben bu ülkenin çocuklarına sıkma baş da dedirtmem çapulcu da” sözü son zamanlarda duyduğum en siyasi ifadedir.
Mesele bu da değil sadece; siyaset üstü/dışı diye tarif edilen konumun devletin kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin ideolojisinin yani rejimin bekçiliği anlamına geldiğini de artık herkes biliyor. Kemalist milliyetçi ideolojiye siyasetler üstü-kurucu bir misyon yükleyip sonra da bu saikle farklı tüm sesler üzerinde tahakküm kurma hakkı elde etme dönemi geride kaldı. Bu yüzden siyaset üstü lansmanının da millette müspet bir karşılığı yok. Zira siyaset artık itibarlı bir kurum. CHP zihniyetini taşıyanlar dışında kimse kullanmıyor “siyasete bulaşmak” terminolojisini.
***
Hülasa herkes siyaset yapıyor, kimisi beceriyor bunu kimisi de beceremiyor. Beceriksizliğini örtmek için “siyaset dışı” pozları veriyor.
Geçtiğimiz perşembe ve cuma, önce çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sonra Başbakan Erdoğan’ın nasıl bir cumhurbaşkanı olacaklarını da anlattıkları “vizyon” konuşmalarını dinledik. İhsanoğlu vitesi bile olmayan bir bisikletin üstündeydi. O bisiklet bence CHP ve MHP’yi temsil ediyor. Aylar süren istişare toplantılarından sonra kimsenin önermediği bir ismi aday olarak açıkladılar fakat arkasında bile durmuyorlar, adaylarına doğru düzgün lojistik destek sunmuyorlar.
Hiç olmazsa Gezi’ye destek veren reklam ajanslarından birine pas etselerdi seçim kampanyası işini. ‘Gezi-zekalı’ bir kampanya “Ekmek için Ekmeleddin” komikliğine düşmezdi.
Seçim sloganına bile eşi dostu arayarak ya da joker hakkını kullanarak karar veren bir aday, seçim günü de “pas” demek zorunda kalacaktır.
Zaten üzerinde çok kötü duran bir gömlek giydirilmiş İhsanoğlu’na. Alabildiğine eklektik bir imajlama faaliyeti ile “Ekmeleddin İhsanoğlu kim, ne diyor, bize ne vaat ediyor” gibi en hayati soruları cevapsız bırakan bir muğlaklık söz konusu.
CHP ve MHP’nin seçmen kitlesini aynı anda ikna edecek, aynı zamanda AK Parti’den de oy alacak eklektik bir imaj oluşturulmaya çalışılmış, ama olmamış.
***
İhsanoğlu’nun en büyük talihsizliği ise dediğini yapan, içinde ne varsa dilinde olan “gerçek” bir adayla yarışacak olması.
İmajla gerçeğin yarışı bu yani.
“Yeni Türkiye yolunda” başlıklı vizyon belgesi de Erdoğan’ın ‘imajdan’ uzak ‘gerçek’ bir lider olduğu akılda tutularak okunmalı.
Erdoğan ne dediyse yapan, tutmayacağı sözü vermeyen bir lider.
Cumhurbaşkanı olması halinde hesabını soracağımız vaatler var vizyon belgesinde. Güçlü bir yeni anayasa vurgusu, çoğulcu demokrasi vizyonu, devletin din, dini grupların devlet üzerinde tahakküm kurmadığı bir laiklik anlayışı var.
Çözüm sürecinin tamama erdirilmesi, paralel yapının tümden tasfiye edilmesi de Erdoğan’ın verdiği sözlerden.
Yeni Türkiye’nin yeni anayasasının inşasında tutamak olabilecek bir kurucu metin.
Erdoğan iki yüz beygirlik motora sahip bir yarış arabasıyla bakalım Türkiye’yi bu hedeflere ulaştırabilecek mi?