Hem denir, hem denmez.
Normalinde denmemesi lazımdır ama anormalinde de denebilir, açmaya gayret edeceğim.
Genelkurmay Başkanı ünvanını taşıyan kişi bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin başıdır, bu malum.
Peki terörist ya da terör ne demektir, isterseniz, en basitinden, bir internet ansiklopedisine, mesela Vikipedia’ya başvuralım: “Terör ya da terörizm, siyasal, dinsel ve/veya ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere; resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımıdır. Terör uygulayan organize gruplara terör örgütü; terör uygulayan şahıslara ise terörist denir.”
Toplumda, Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişinin, Sayın İlker Başbuğ’un“terör örgütü yöneticiliği” ile suçlanıyor olması belirli bir rahatsızlık yarattı, Sayın Başbakan Erdoğan da, bir dönem emrinde çalışan bir orgeneralin terör örgütü yöneticiliği ile suçlanmasından haklı olarak rahatsız, bu rahatsızlığını da geçtiğimiz günlerde Fatih Altaylı ile yaptığı bir söyleşide açık açık dile getirdi.
Bendeniz de, ülkenin çok önemli bir kamu hizmetini, ulusal savunma hizmetini üretmekle mükellef, bunun için vergi mükelleflerinin önemli bir kaynağını kullanan bir kişinin bu tür bir suçlamaya maruz kalmasından bir vatandaş olarak çok huzursuzum, çok rahatsızım, keşke hiç olmasa idi, keşke hiçbir şey böyle olmasa idi.
İlave edelim, Genelkurmay Başkanlığı gibi çok önemli bir görevi üstlenmiş bir kişinin, delilleri karartma, kaçma gibi bir ihtimali yoksa, ki yok gibi duruyor, kaçsa idi daha önce kaçardı, tutuksuz olarak, hızlı ve adil bir biçimde yargılanması arzu edilir idi, Sayın Başbakan’a katılmamak mümkün değil.
ANCAK, meselenin, madalyonun bir de öbür yüzü var.
Ne Sayın Başbuğ’u, ne de yargılanan, hatta mahkum olan ama daha henüz Yargıtay aşaması tamamlanmamış kimseyi kastetmiyorum, acaba orduda, muvazzaf iken ya da emekli olduktan sonra gerçekten darbe planlayan, bunun için eyleme geçen, teşkilatlanan kimse var mı idi?
Şayet varsa, bu ihtimal de öyle hafife alınacak bir ihtimal değil, yakın geçmişimiz de en iğrenç örnekleriyle dolu, bir ordu mensubunun parlamentonun kendisine tahsis etiği olanaklarla, vergilerle satın alınan silahlarla, ödenen maaşlarla o parlamentoyu zor kullanarak ortadan kaldırmaya teşebbüs etmesi, bu amaca yönelik olarak planlar yapıp, teşkilat kurması ne demektir?
Yukarıda internet ansiklopedisi Vikipedia’dan aldığım tanıma bire bir uymuyor mu?
Darbe yapmak, yapmaya teşebbüs etmek, bu amaca yönelik teşkilatlanmak, fransızların deyimiyle “par excellence” yani en mükemmel tarifiyle terör eylemi ya da bu eyleme teşebbüs değil midir?
Üstelik bu eylem ya da teşebbüsün olağan bir terör eylemine oranla daha da kötü bir boyutu vardır, zira bu terör eyleminde kullanılan ya da kullanılacak kaynakları, silahları kendisine sağlayan, veren TBMM’ye yöneliktir bu terör eylemi ya da teşebbüsü; bir tür, sahibini ısıran köpek gibi.
Basında darbe girişimi nedeniyle yargılanan insanlara yapılan güzellemeleri okuyorum ve aklıma hep Vikipedia’nın yukarıdaki tanımı geliyor.
Yapılması gereken, acilen yapılması gereken Ergenekon ve Balyoz davalarının en adil ve en acil biçimde sonuçlandırılması, kuru ile yaşın ayrıştırılması ama gerçekten darbe işine bulaşmış, bulaşmış diyorum zira gerçekten çok ahlaksızca, çok pis bir iş, kişiler için de gerekli cezaların af gündeme gelmeksizin verilmesi, güzellemelerin de bu suçlular, teröristler için kesilmesi.
İyi görelim, darbeci, gerçekten bu işe soyunmuş kişi, par excellence, teröristtir, üzerindeki üniforma onu bu sıfattan kurtarmaz; yazının başında anormal diye adlandırdığım da tam budur.
Orgeneraller darbe işine bulaşmışlar ise terör eylemi yapmışlardır ya da planlamışlardır; yok, bulaşmamışlar, hiçbir zaman böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemişler ise, hukuk sisteminin, Türkiye’nin kendilerine bir özür borcu olacaktır.
Ama, şunu asla unutmayalım, gerçek bir darbeci teröristtir.
twitter.com/KarakasEser