Öyle görünüyor ki Gezi Parkı’nın ‘apolitik, özgürlükçü ve Başbakan’a kırgın’ portreli direnişçileri üzerinden ‘Y Gençliğini’ uzunca bir süre daha tartışmaya devam edeceğiz.
Bilgi Üniversitesi’nin kıymetli öğretim elemanları Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkaslı (ki Allah kendilerinden razı olsun) el çabukluğu ile (insan çantanızda hazır mı bekliyordunuz hanımlar diyesi geliyor) Gezi Parkı’nda gençler üzerinde yaptıkları araştırmayla, direnişçi gençlerin portresini de taleplerini de ortaya koyarak, psikolog ve sosyologlarımızın önlerine bir veri koydular!
Şimdi o ‘anket’ üzerinden memleketimizin güzide sosyologları, psikologları ‘Y gençliğini’ anlamamız, taleplerine kulak vermemiz gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Gerçi yaptıkları analizlerin, çözümlemelerin, çıkarımların, analitik değerlendirmelerin yolu mutlak bir güzellemeyle ‘Erdoğan’ın diktatörlüğüne ve Erdoğan’dan memnuniyetsizliğe’ çıkıyor ya neyse!
Ancak bir de tüm gençliği ilgilendiren (Y Gençliği de) Başbakan Erdoğan nezdinde ‘devlet baba’ya yönelik olarak asıl itiraz edilmesi gereken başka bir sorunu gündeme getirmek istiyorum ben:
İnsan unsurunu göz ardı eden ÖSYM sınavları...
Başörtülü öğrencilerin karşısında bir engel olarak durarak, yıllarca bir insanlık suçu işleyen ÖSYM’nin ayıplar hanesi meğer oldukça kabarıkmış.
ÖSYM dediğimiz kurum, statükocu devlet anlayışının en ‘güvenilir’ temsilcisi konumunda. Az çektirmedi bu millete! On binlerce başörtülü kız ÖSYM yüzünden kendi vatanını terk etmek zorunda kaldı. ÖSYM’nin Sınava Giriş Koşullarını belirleyen bir ‘yönetmeliği’nde bir madde var ki evlere şenlik.
14 Maddeden oluşan yönetmelikteki her maddeyi güvenlik der, önlem der bir şekilde anlayabilirim. Ancak 10 madde Ğ bölümündeki ‘Sınav sırasında sağlık kurulu raporu ile tuvalet ihtiyacını karşılamak zorunda olan adaylar hariç, her ne sebeple olursa olsun adaylar tuvalet ihtiyacını karşılamak için salondan çıkamaz salondan çıkarsa yeniden sınav salonuna giremez!” diye devam eden bir bölüm tam bir dehşet!
Hiçbir açıklaması olamayacak bir durum. Hele hele siz ‘insanı önceleyen’ bir anayasadan söz edecekseniz, yeni Türkiye diyecekseniz sonra kalkıp ‘insani bir ihtiyacı gidermek için doktor raporu’ isteyecekseniz. Doktor raporu getiremeyen genç, ya kendini kontrol edecek ya da bir yıllık emeğini ‘bir tuvalet’ ihtiyacına heba edecek!
Akıl alır gibi değil. Her yıl sınava giren gençlerin haberi yapılıyor, sınava girdikleri okullarda sıraların başlarında ‘kaygılı, endişeli, ürkek’ halleri fotoğraflanıyor! Bugüne kadar üniversite sınavlarıyla ilgili gazetelere yansıyan bir tek gülümseyen genç fotoğrafına rastlamadım. Kaygıyla, endişeyle girdikleri sınavdan gözyaşlarıyla çıkıyorlar.
Sonrasında ‘bayılan, stresle kusan, tansiyonu düşen, çıkan, kalp krizi geçirip ölen, hastaneye kaldırılan’ gençlerin haberleri yansıyor medyaya.
Yazık. Gerçekten yazık. Dediğim gibi özellikle AK Parti iktidarı döneminde ‘insanı önceleyen’ anayasayı konuştuğumuz bir dönemde bu gençlere ‘tuvalet ihtiyacı’ için dahi doktor raporu istenmesinin en hafifinden büyük bir ayıp olduğunu söylemek isterim.
Daha başından kaybetmektir bu yaklaşım. Bizim kuşağımız ‘vatandaşına’ hiçbir şekilde güvenmeyen ceberut devlet anlayışından çok çekti. Çocuklarımıza statükocu devlet anlayışının da o anlayışın temsilcisi bürokrasinin de değiştiğini söylerken ‘tuvaletin geldiği’ zaman ‘tut çocuğum’ devlet böyle istiyor diyemeyiz.
Ben bu hafta annesiyle konuşan bir gence ‘bu yasağı getirenler utanmıyorsa insanlıklarından sınıfın ortasına yapmaktan da sen utanma çocuğum’ dedim. Hem de pek çok gence söylediğimi belirtmeliyim.
Üzgünüm bu memleketin çocukları Hababam Sınıfının Güdük Nemcileri değil devlette nam-ı diğer ‘Külyutmaz’ hocası değil.
Sınavlar bitti demeyin. Sınavlar bu yılkı gençlerimiz için bitti ancak önümüzdeki yıl sınava girecek çocuklarımız için bitmedi. ÖSYM derhal bu ayıbı düzeltmeli ve gençlerimizden özür dilemeli.
Yarış atı gibi gördüğümüz gençlerimize ilişkin olarak en azından artık seneye ‘pet şişeli’ haberler görmek istemiyoruz. Bu gençler bizim gençlerimiz.
Gezi Parkı’nın Y gençliğinin şımarık taleplerinden daha önemli bir sorun bu ve tüm gençliğin sorunu.