2022 yılının Yunus Emre yılı ilan edilmesinin ardından lise ve üniversitelerde Yunus Emre konulu etkinlikler yapılmaya başlandı. Aslında büyük ozan için sadece bir yıl yetmez, onun hikmetli dili, gece bile batmayan bir güneşe benzer ve asırlardır kalbimizi ısıtmakta ve aydınlatmaktadır...
Fetret döneminde ortaya çıkışı, gerek tabii zorluklar, kuraklık, çoraklık, iklim sertliği gibi, gerekse sosyal çalkantıların, başsızlığın, darmadağınıklığın hakim olduğu bir süreçte şiir söylüyor oluşu, elbette rastlantı değildir... Çünkü onun Anadolu irfanını da mayalayacak, değerli duruşu, aynı zamanda toparlayıcı, birleştirici, tevhide davet edici bir söylemdir de...
Yunus Emre, 13.yy'da, Anadolu ve Rumeli'nin İslamlaşmasının öncü isimlerindendir. Hacı Bektaş Veli gibi, Horasan erenlerinden tevarüs ettiği geleneği, şiir diliyle topluma yansıtmıştır. Türkçe'nin en saf, arı duru mısralarıyla, fetret dönemlerinde bile, milli bir dil olarak, birlik beraberliği sağlaması imkanını kurmuştur. Bugün bu salonda konuştuğumuz bu dilin yününü eğirip, kilimini dokuyan, söz ile insan imar eden, gönüller Sultanıdır Yunus Emre.
Onun şiirindeki samimiyeti, tabiata tefekkür dolu bakışı, heyecanı ve aşkı, derinlikli ve akıcı üslubuyla birleşince halkın dilinde ve gönlünde kolayca yer bulmuş, gönüllerde irfan geleneğinin kandillerini yakmıştır. Bütün insanlığı ilâhî aşka, kardeşliğe, merhamet ve şefkate davet etmiş, insan olmanın, kendini bilmenin, en önemli değerler olduğunu dile getirmiştir. "İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır'...
Söz, Yunus Emre ile yeniden eski değerini kazanmıştır... Timur'un Ankara Savaşı'nda Anadolu'ya yaşattığı hezimetin ardından toparlanmaya çalışan bir toplum için olumlu söz; etrafından konak tutulup, şehir kurup, bayındır olunacak su kaynağı gibidir... Olumlu söz bir toplumun en önemli hazinesidir. Adalet ondandır, barış onunladır, huzur ve selamet de topluma ancak olumlu söz ile gelecektir...
"Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı/ Bal ile yağ ede bir söz.'
Yûnus'un sevgi temeli üzerine kurulu düşünce dünyası insanı sevmekten başlayıp, Allah sevgisine uzanan kutlu bir merdivene benzer. Ondaki sevgi kademe kademe zerreden küreye bütün varlığı içine alan ilâhî bir sevgiye dönüşür. Onun tarif ettiği insan Hz. Peygamber'in şahsında temsil edilen "insân-ı kâmil"dir, Hz. İnsan'dır.
"Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed'' diye seslendiği Sevgili Peygamberine benzemeyi kendisine bir borç bilir. Çünkü ondan kalan miras, güzelliğin ta kendisidir.
Güzelliği gönlüne ve hayatına yerleştirmiş insan ise; yaratılış gayesi olan ilâhî ahlâka ulaşmış, üstün özelliklerle donanmıştır. Dava onun teklifine uyarak kemalat yolunda ilerleyebilme hasılı, insan olabilme davasıdır...
40 yıl boyunca Şeyhi Tapduk Emre'ye eğri bir dal parçası bile taşımayan Yunus'un edebi, mütevazılığı, terbiyesi, çalışkanlığı, tertemiz inancı, başlı başına ibretlerle dolu bir şiire benzer. Kuraklık, dağınıklık, başsızlık, fetret, yoksulluk, sahipsizlik, dağınıklık, çoraklık arasından şiiriyle yol bularak, toplumu bir ve beraber olmaya çağırarak, nefret yerine sevgiyi öne çıkartarak, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ahlakını ortaya koyarak, Anadolu'nun devletleşmesini, toplumun ise milletleşme serüvenini pekiştirmiştir.
"Gelin tanış olalım, işin kolayın tutalım,
Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz' deyişiyle hepimize değerli nasihatler vermektedir...