Çocuklarımız söz konusu olunca dikkatlerimiz sadece ama sadece sınavlara odaklanıyor. Okul başarısı ve sınavları kazanmak dürtüsü neredeyse eğitimden tek beklentimiz haline gelmiş... Ama son zamanlarda sık sık önümüze gelmeye başladı, farkında mısınız? Gençler arasındaki şiddetli çete kavgaları, hatta kız öğrencilerin bile gruplar halinde birbirlerine saldırmaları gibi dehşet olaylarla karşı karşıyayız. Gençlerin yaşadığı bu deprem, milli eğitim mefkuremizin ilgi alanında mı bilemiyoruz ama her geçen gün korkutucu yüzüyle yaklaşıyor, yaklaşmakta olan...
Haziranın son günleriydi, bir grup genç kız pikniğe çıkmışlar, bir müddet sonra içlerinden birisi kendisini uçurumdan aşağı atmıştı. İntihar mı cinayet mi şeklinde basına düşen bu vahim olayda, genç kızların kendi aralarında yaşadığı yumruklu tekmeli videolar da işin içine girince dikkatler yeniden; 'akran zorbalığı'na çevrildi...
Ergenler arasındaki akran zorbalığı; aynı yaş grubundaki gençlerin birbirlerine uyguladıkları kötü muamele, aşağılayıcı sözler, hakaret, fiziki veya psikolojik şiddet içeren davranışları içeriyor. Son zamanlarda haberlere düşen polisiye vakalar aracılığıyla, gençler arası şiddetin artmış olduğunu da büyük bir endişeyle takip ediyoruz.
Bu konuda hazırlanmış önemli raporlar, değerlendirmeler var. UNICEF, bunu dünya çapında ve alarm seviyesinde bir gençlik sorunu olarak dile getiriyor. 2020 yaz aylarında büyük yankılar uyandıran ''Çocukların Gözünden Okulda Yaşam' başlıklı araştırma -TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ve ERG (Eğitim Reformu Girişimi) tarafından yürütülmüştü- çocuk ve gençlerin ruh sağlığını ciddi şekilde etkileyen akran zorbalığının yaygınlaştığını ortaya koyuyordu. Ülkemizde 25 ilde dört, beş ve yedinci sınıflarda okuyan 2072 çocukla yapılan bu araştırmaya göre; ergenlerin %24'ü okulda başka öğrencilerden fiziksel şiddet gördüklerini, %14 ise dalga geçme ve alay edilme şeklinde sözel şiddete maruz kaldıklarını belirtmekteydiler bu raporda...
Uzmanların ifade ettiğine göre; ergenlik, zorbalığa maruz kalanlar açısından baş edilmesi en güç ve en riskli dönemdir. Raporlara göre; akran zorbalığına uğrayan gençler, okullarına gitmeyi ya reddediyor, okuldan kaçıyor, ya yeme içme ve uyku sorunları yaşamaya başlıyor, hatta sonu intihara kadar varabilecek bir depresyon sarmalına girebiliyor. İşin daha da vahim yanı, çocuklar uğradıkları şiddeti, ailelerine anlatamıyor.
Uğranılan şiddeti; istenmeyen lakaplar, alaylar, onur kırıcı şakalar, kötü sözler, küfür, dedikodu, dayak, eşya kırma, tehdit, dışlanma şeklinde anlatıyor gençler... İspiyoncu olmamak, dışlanmamak veya yaşadıklarını kendi başlarına çözmek adına, maruz kaldıkları şiddeti ailelerinden ve okullarından saklayabiliyorlar. Ergenlerin akran zorbalığıyla mücadelede çok bileşenli bir yol tutmak gerektiğini söyleyen uzmanların hazırladığı raporlarda, her şeyden önce evde, ailede, okulda, çevrede gence güven verilmelidir sonucu dikkat çekiyor. Söz gelimi zorbalığa maruz kalan çocukların ebeveynleri destekleyici ve güven verici olmalıdır, çocuğu suçlayıp kendini niçin korumadığını başına kakmak en önemli handikaplardan...
Raporlarda bir diğer dikkat çekici yön, okulların yeterli yaptırım uygulamadığı hakkında. Gençlerin okul idaresine veya öğretmenlerine yeteri derecede güvenmiyor oluşları sadece onların değil, ciddi anlamda pedagojik sorunlarımızdan aslında. Orta okullar ve liseler sadece eğitsel başarıya odaklanarak eğitim işlevlerini tamamlamış olamazlar, bunun yanı sıra, öğretmen ve öğrenci arasında güvenin tesis edilmesi de çok önemli, şiddet söz konusu olduğunda gerekli yaptırımları uygulamanın ve gençlere destek vermenin altını çizmemiz gerekiyor, el birliğiyle. Şiddet, yaptırımsız kalmamalı...