Kırgızistan’daki Uluslararası Göçebe Oyunları gençlerin hem maddi hem manevi dünyasında yepyeni dirilişlerin umudunu taşıyor. Türkiye Türkiye’den ibaret değildir sloganı pek çok kişiye göre parıltılı bir ütopya gibi gözükse de, Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye Heyetinin ata diyarı Kırgızistan’da coşkuyla karşılanışı, Türkiye’nin sınırları hakkında oldukça ufuk açıcıydı. Resmi politikamız ve Nato Paktı üyesi oluşumuz dolayısıyla, Asya’ya hep mesafeli durduk. Sovyetlerin çökmesiyle birlikte yepyeni bir ‘’Türkistan Bağlamı’’’ imkanı doğmuştu. Enerji yollarından kültürel ve bilimsel işbirliklerine kadar bakir alanlar Sovyet baskısı sonrası Türkiye’nin talihi ve misyonu gibiydi. Ne yazık ki bunu siyasal birliktelik stratejisine dönüştürmeye niyetli Özal’ın buna ömrü vefa etmedi. Sonra da Türkiye kendi iç meselelerine kilitlendi durdu. Sovyetlerin yerini Türkistan için bulutlarla kaplı bir unutkanlık aldı ve bugünlere geldik…
***
Kırgızistan’a ilk gittiğimde hayranı olduğum Cengiz Aytmatov’un eserlerinde büyük bir samimiyetle ve büyüsünü gerçeklerden alan muhteşem diliyle anlattığı Issık Göl’ü ve Tanrı Dağlarını sormuştum… “Siz Türkiye’den misiniz” demişti rehberimiz gülümseyerek. Türkiye’den gelen misafirler, ayak basar basmaz Issık Göl’ü sorarlarmış meğerse. Aytmatov edebiyatının gücü, kendi hikayesini anlatıyor olmanın gücüne dayanıyordu. Onu evrensel kılan şey yerli oluşuydu. Nitekim Kırgızistan da uzun Sovyet baskılarına ancak kendi hikayesine bağlanarak tahammül edebildi… Kardeş edebiyatların birbiriyle buluşabilmeleri gerekiyor. Siyer Vakfının geçen yıl düzenlediği “Alemlere Rahmet” konulu film yarışmasında takdire şayan gördüğüm Kırgız gençlik filmleri Türkiye’de hem ödül aldılar hem de sivil yakınlaşmayı sağladılar. İnşallah bu tip gençlik ve sanat buluşmaları geleceği çizecek kültürel yol haritalarında kavşak ilişkileri kuracak… Dış politika, büyükelçilik binalarının dışında da vardır… Spor ve sanatla meşgul gençler de en sağlam diplomatlarımızdır.
***
Kültürİstanbul Şurası’nda Bilal Erdoğan Beyefendi’nin sarsıcı tespitleri kulaklarımızda. Spor etkinliklerin gençlere ulaşma ve onlarla birlikte sinerjik ortamlar kurabilme imkanına dikkat çekiyordu. Kültürün çatısı altında spor’u, en az edebiyat ve diğer sanat dalları kadar önemsediğini anladığım bu konuşmada, geleneksel Türk sporları ve oyunlarının sanal dünyaya mahkum olmuş çocukları edilgenlikten kurtarıp hayata çağırdığını dile getirmişti. Sporun kendine has dinamik bir barış dili vardı. Sportif oyunlarla gençler, dayanışmayı, paylaşmayı, bir hedefi birlikte omuzlamayı deneyimliyorlardı…
Spor gençleri kötü alışkanlıklardan ve her türlü bağımlılıktan kurtarıcı, özgürleştirici bir vasıtaydı aynı zamanda. Bunu evlatlarını mafya çetelerinin, esrar, sigara, içki bağımlılığından kurtarmak için mücadele veren ailelerden de çok işittim.
Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Kasapoğlu Beyefendi, sporun gönülleri fetheden bir anahtar olduğunu gayet iyi biliyor. Boğaz’ı yüzerek geçmek isteyen otizmli gençlere çıkartılan bürokratik engelleri, Hızır gibi yetişerek aştığında herkesin yüzünü güldürmüştü.Bu kez Cumhurbaşkanımızın emirleriyle, Asya gençliğini buluşturacak… 2020’de Türkiye’de gerçekleşecek uluslararası ‘Göçebe Oyunları’na şimdiden hazırlanması gerekiyor sporcuların. Benim önerim Dede Korkut Hikayelerinden yola çıkan şarkı, piyes, şiir, hikayelerin de boy göstermesi…