Dışişleri Bakanı Ahmet Davudoğlu ileiki gün içine sığan bir gezi yaptık. Ankara’dan Azerbaycan - Gence’ye, oradan Cidde’ye, Mekke’ye uzandık.
Gence, bir süredir devam eden Türkiye - Azerbaycan - Gürcistan üçlü görüşmesi için buluşma yeri idi, Cidde, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısı için. İİT, Türkiye’nin daveti ile ve Orta Afrika’daki “Müslüman kıyımı”nı görüşmek için toplanmış olacaktı.
Sadece iki gazeteciydik. Türkiye’den Yıldıray Oğur ve ben. Davutoğlu ile iki günlük beraberlik demek, Türkiye ve dünya üzerine geniş bir ufuk turu demek, dış politikamıza ilişkin kafamızdaki soruların tartışılması, cevaplarının aranması, bir siyasi gelecek okuması demekti.
Şunu ifade etmeliyim ki, çok derin değerlendirmelere tanık olduk. Onları -ki önemli bir kısmı yazılmamak kaydıyla anlatılmıştır- ilerdeki zamanlarda farklı yazılarımızda şu veya bu şekilde yansımış olarak bulabilirsiniz.
Gene de Davutoğlu’nun “güncel”e ilişkin bazı değerlendirmelerine yer vereceğim.
Ama gezinin gerek Gence ayağında, gerekse Mekke bölümünde öyle güzellikler yaşadık ki, onları paylaşmadan olmaz.
Gence’de bir evi ziyaret ettik. Fuzuli Bey’in evini. Fuzuli Bey’in evi Kafkas İslam Ordusunun komutanı Nuri Paşa’nın konakladığı ev. Nuri Paşa ise, Türkiye’nin hayat - memat mücadelesi verdiği bir dönemde, Rus işgalini püskürtmek amacıyla gönderilen ordunun komutanı. Evet Nuri Paşa sürüp çıkarmış Rus ordularını ve Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuş. Yeniden Rus işgali altına girinceye kadar. Fuzuli Bey’in babası Ali Hüseyinoğlu Nuri Paşa’ya ev sahipliği yapmış. Sonra ev yıkılmış, evlatlar evi yeniden yaptırırken al bayrağın minik bir parçasını bulmuşlar enkaz arasında. Al zemin üzerinde bir Osmanlı ayı var, bir Osmanlı yıldızı. Onu gördük bu gezide o mütevazi evde. Fuzuli Bey, evlerini bir bakan ve Türkiye’den bir heyet ziyaret ettiği için büyük mutluluk yaşadı.
Türkiye demek, Gence’de bir başka sevgi odağı demek, bunu Fuzuli Bey’in evinde, gençlerde yaşlılarda apaçık bir şekilde görüyorsunuz.
Bu zamanda Türkiye demenin ne anlama geldiğini, bir de Mekke’de gözlemleme imkanı bulduk. Gece vardık Mekke’ye ve sayın Bakan’la birlikte bir umre yaptık. İhramlarımızı Cidde’de giydik, Mekke’ye geldik ve kendimizi Kabe’nin kucağına attık. Tavafta, sa’yde Bakan’la selamlaşan selamlaşana... Türkler var tabii ki bunlar arasında, ama Kabe demek ümmet iklimi demek ve her Müslüman toplumdan insanın harman olması demek. Şu grup Mısırlı, şu grup Suriyeli, şu grup Cezayirli, Filistinli, Senegalli... Bakan’a sarılan sarılana. Bakan bu arada, daha önceki bir ziyaretinde kendisine gözyaşları ile bakan iki Suriyeli kız çocuğunu unutamadığını anlatıyor: Kardeşleri Suriye’de kalmıştı o kız çocuklarının ve Türkiye Dışişleri Bakanı’ndan onun kurtarılmasını istiyorlardı. “Göz yaşları gözümün önünde” diyordu Bakan.
Davutoğlu Cidde’ye, İİT’nin toplantısına katılmak için gelmişti. İİT üyesi ülkelerin sadece bir tek bakanı gelmişti kendisinden başka. O da dönem başkanı olan Gine’nin bakanı idi. Bu işler Bakanı kahrediyor desem yeri. O toplantıda her ortamda, serzenişlerini dile getiriyor Bakan. Tesellisi müslüman toplumların bu duyguları paylaşıyor olması.
“- Gazze’ye gitmiştik 11 bakanla, diyor. Biz orada iken Gazze bombalanıyor. Orada bir çocuk gördü beni, Myanmar’daki çocuklara sahip çıkın, diye seslendi. Kendisinin üzerine bombalar yağarken Myanmar’daki çocuğu düşünen bir Gazzeli çocuk. Bunlar bizim enerjimiz oluyor.”
Geziye çıktığı gün, Bakan’ın oğlu Mehmet bir kalp rahatsızlığı ile hastaneye kaldırılıyor. Bakan onu hastanede annesi Sare Hanımefendi’ye emanet edip, yola çıkıyor. Bakan’ın Myanmar’daki çocuğa yönelik hassasiyeti, böyle bir durumda daha derin bir anlam kazanıyor.
Bakan’ın, İslam dünyasındaki duyarlılık sorununu tahlil ederken söylediği bir sözünü buraya not etmem lazım:
- Müslüman olmak ayrı bir şey, tarih bilincine sahip olmak ayrı.
Gezi’de geçen iki gün, aynı zamanda sayın Başbakan’ın Obama ile telefon görüşmesi yaptığı güne denk geliyor. 1.5 saatlik bir görüşme. Bakan görüşmeden sonra bilgi alıyor. Bizimle paylaştığı bölümü, “Çok dostane” nitelikte olması. Bakan yine her iki liderin birbirine “Dünya barışı için çok önemli olduğu”nu vurgulamış olmasının altını çiziyor. Birçok gündem maddesi var Türkiye’nin Amerika’nın önüne koyacağı, ABD’nin Türkiye’siz halledemeyeceği... Suriye en başta. Irak, Kuzey Irak, Kıbrıs’ta Türkiye’nin liderliği Obama’nın övgü konusu. İsrail’le ilişkiler...
Bakan’ın içerdeki gündemle ilgili duygularını anlatayım mı:
- Böylesini tahayyül edemezdim. Afrika’da “Başbakan’a büyü yapılmış” teması işleniyor, Brüksel’de insan hakları diyor.
10 kişi için “Kahhariye” okunduğunu, içinde kendisinin isminin de zikredildiğini söylerken hüznünü tarif etmek imkansız.
Ne diyelim.