Cengiz Bozkurt 2014 yılında Cem Yılmaz’ın Pek Yakında’sında, Eyvah Eyvah 3’te ve Altın Portakal’da yarışan İyi Biri filminde rol aldı. Bu hafta ise Bana Masal Anlatma ile karşımızda. Onu birçok televizyon dizisinde de izledik. Bir oyuncu bu kadar üretken olursa biz de teybimizi ona uzatırız tabii. Hayatının bir evresinde yurtdışında yaşayan Bozkurt’tan Türk sinema endüstrisinin dünyaya açılımda yaşadığı zorlukları yorumlamasını istedik. Fikirlerini anlatırken Haluk Bilginer’e olan hayranlığını da dinledik.
İyi Biri’nin senaryosu çok güçlüydü. Oyuncunun kabiliyetlerini kullanabileceği derinlikte. Senaryoyu aldığınızda sizi ilk etkileyen şey ne oldu?
Ayhan’la (Sonyürek) zaten arkadaş olduğumuz için nasıl bir şey yapmak istediğini üç aşağı beş yukarı biliyordum. Ne tür bir yol hikayesi olduğunu da biliyordum. Bu film oyunculuk yelpazesinin tüm renklerinin gösterebileceği bir fırsat diye düşündüm. Sanıyorum yol filmi yapmak istemeyen oyuncu çok azdır. Benim için bir ukdedir. Bir oyuncunun programa uymaması sebebiyle filmi sıralı çekemedik. Aslında sıralı çeksek şu izlediğinizden çok daha yüksek ve istikrarlı bir film yakalayacaktık. Sondan başlayıp çektik filmi. En çok zorlandığım şey sakal devamlılığıydı mesela. Sakal kısaltlıyor, tekrar uzatılıyor... Mahvolduk sakal mevzusunda. Allah’tan fazla faça vermemişiz.
Bu role hazırlanmak çok kolay değil. Aksana çalışmak, yöreye uygun bir karater oluşturmak, coğrafyayı gözlemlemek gerek. Nasıl bir hazırlık yaptınız?
Hazırlanamadım. Başından sonuna, yanımdan hiç ayrılmayarak bana sahne sahne nasıl konuşmam gerektiğini açıklayan bir danışmanımız vardı. Çok duyulmamış bir aksan. Çok düzgün konuşmaya çalışıyorlar ama entonasyonlu ve melodik konuşuyorlar.
HALUK BİLGİNER’İ ÖRNEK ALIYORUM
Beraber oynadığınız karakterlerden biri de bir köpekti. Biraz bu tecrübe hakkında da konuşur musunuz?
Kara Kız’ımın varlığından haberdardım. Çünkü Ayhan internetten onun fotoğraflarını ve videolarını göndermişti. Kara Kız inanılmaz iyi bir rol arkadaşıydı. Çok iyi sahnelerin parçası oldu. Tanımamasına rağmen eğitmeninin her istediğini yaptı. Kara Kız tek bacağının da olmaması nedeniyle kendini göstermek, var olmak, hayata tutunmak isteyen bir köpek. Kara Kız’ı da en çok rahatsız eden şey sıcak oldu. Biz ne yaşadıysak, o da aynı şeyleri yaşadı.
Oyuncularımız yurtdışında niçin var olamıyor? Yurdışında oyunculuk eğitimi almış biri olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, nedir bizim eksiğimiz?
Haluk Bilginer İngiltere’de kendini kanıtlamış bir oyuncu. Çok sevdiğim, saygı duyduğum, örnek aldığım bir abimdir. O bile İngiltere’de bir dizide kahve dükkanı sahibi Mehmet adlı bir Türk’ü oynuyordu. Yani aslında oradaki kast sistemi ve sektör sizi ister istemez bir yere sıkıştırıyor. Eksikliğimiz ise şu: Benim yaşımda ve benim yaşımın üzerinde olan oyuncuların tamamen içe kapanık yaşaması -Haluk abi ve birkaç tane örnek dışında- dünya tiyatrosunu, dünya sinemasını tanımak adına hiçbir şey yapmaması, burada olanlarla yetinmesi ve dil öğrenmemesi. Allah’tan çok iyi bir kuşak geliyor. Sırt çantasını alıp farklı farklı ülkelere giden, dil konuşabilen, yurtdışında çekilen dizileri, sinema filmlerini yakından takip eden bir kuşak... Onların entegre olmasını umuyorum. Türkiye’ye geldiğimden beri elimden geleni de yapıyorum bunun için.
BEN O KADAR İYİ BİRİ DEĞİLİM
- Filmde Yeşilçam komedisine benzettiğim yerler oldu. Çünkü Yeşilçam’da komedinin aslında çok ağır dramatik bir altyapısı vardır. Komedinin bu türünü mü tercih ediyorsunuz?
Yeşilçam’ın üzerimizde bıraktığı çok büyük izler var. Ayhan’ın da Yeşilçam geleneklerinden özellikle de komedi anlayışından ve dramından etkilendiğini biliyorum. Yeşilçam nitelikleri var bu filmde. Çok bize ait, Şark filmi diyebileceğimiz bir türün önemli bir temsilcisi oldu. Belki de Ayhan’ın çıkmak istediği ya da hayalinde çıktığı yolculuğu gördük. Başından geçenleri gördük. Filmde anlatılan yaşama, ölüme dair ne varsa hepsi başından geçmiş, kalbi çok temiz bir arkadaşımızdır Ayhan. Ben mesela o kadar iyi biri değilim.