Avrupa Birliği bütünleşme süreci, girişimi, macerası, ne derseniz deyin, kanımca, hiç kuşkusuz, insanlık tarihinin en heyecan verici süreci.
İnsanlık tarihinin yarattığı en büyük bela olan milliyetçilik ve ulus-devleti aşma gayreti olarak tanımlanıyor AB.
Ancak, bu çok muhteşem proje iki senedir büyük tehdit altında.
Bu sıkıntının kökeninde kimileri çok hızlı koşulmuş olmasının yattığını söylüyor; kimileri de, bendeniz bu gruba dahilim, yeterince hızlı koşulmadığını düşünüyor.
Gelinen nokta ise çok parlak değil; mesele sadece Maastricht koşullarının paramparça olması da değil, ortada hızla büyüyen bir toplumsal problem de var.
Bu toplumsal problemin adı genel olarak işsizlik, daha özelinde ise genç işsizliği (25 yaş altı); rakamlar gerçekten korkutucu.
Bakalım Avrupa’nın sosyal yapısı bu büyük yükü ne kadar süre çok büyük marazalar çıkmadan kaldırabilecek.
AB genelinde (27 ülke) genel işsizlik ortalaması yüzde 10.2, genç işsizlik ise yüzde 22.4.
Avro bölgesinde ise (17 ülke) genel işsizlik oranı yüzde 10.8, genç işsizliği ise yüzde 21.6.
Bu verilere ilk baktığınızda durumun genelinin Türkiye’den çok da korkunç olmadığını söyleyebilirsiniz; Türkiye’de hem genel işsizlik, hem de genç işsizliği oranları AB ortalamalarından ancak biraz daha iyi.
Avrupa’yı, daha doğrusu Avrupa Birliği’ni bekleyen temel tehlike işsizlik ya da genç işsizliği genel ortalamalarından ziyade tekil ülkelerdeki felaketlerden kaynaklanıyor.
Yunanistan’ı izliyoruz, bütçe açığını ve borç yükünü yakından takip ediyoruz ama işsizlik meselesine bakışımız daha mesafeli; Yunanistan’da işsizlik ortalaması yüzde 21.8, genç işsizlik oranı ise yüzde 50.8.
Yunanistan küçük bir ülke, AB için kolay lokma, bu sorunu aşarlar diyebiliriz ama mesela İspanya gibi büyük bir lokmada da işsizlik meselesi çok korkunç.
İspanya’da işsizlik yüzde 23.6, genç işsizliği ise yüzde 50.6; başka bir ifade ile aktif nüfus içinde her dört ispanyoldan biri işsiz iken, iş arayan 25 yaş altı nüfusta iki kişiden biri iş bulamıyor.
Bu durum sosyal olarak kolay kaldırılabilecek bir mesele değil.
Portekiz’de işsizlik oranı yüzde 15, genç işsizlik oranı yüzde 35.4.
Fransa gibi bir dev ülkede bile işsizlik oranı yüzde 10, genç işsizlik oranı yüzde 21.7; İtalya’da aynı oranlar sırasıyla yüzde 9.3 ve 31.9.
Genç işsizlik oranının bu kadar yüksek oluşu geleceğe de ipotek koyabilecek bir konu; bu yaşlarda iş arayıp işgücü piyasasına giremeyen gençlerin gelecekte de iş bulmaları kolay değil, bulsalar bile ücretler parlak olmayacak.
AB ortalamalarının nispeten daha kabul edilebilir olmalarının altında Almanya, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerde işsizlik ve genç işsizlik oranlarının düşüklüğü yatıyor.
Mesele çok can sıkıcı zira orta vadede
büyüme canlansa bile, işsizliğe çare olması kolay değil.
Asya Kalkınma Bankası’nın yayınladığı bir araştırmaya göre bir puanlık büyüme artışı istihdama ancak dünya genelinde yarım puan dolayında yansıyor; bu haftaki The Economist’te konuya ilişkin küçük ama çok öğretici bir özet de var.
Kalkınmakta olan ülkelerde büyümenin istihdama yansıması geçtiğimiz on sene içinde daha da azalmış.
Avrupa’nın bazı ülkelerinde yüzde elliyi aşan genç işsizliğin önümüzdeki senelerde ne gibi toplumsal fırtınalara gebe olduğu merak konusu; üstelik bu ülkelerin artık bu işsizliğin maliyetini azaltabilecek sosyal yardım kaynakları da yok.
Bakalım Avrupa demokrasileri, mesela İspanya, yüzde 24’lük işsizlik, yüzde 51’lik genç işsizlik oranını nasıl taşıyabilecek?
Kamu dengelerini altüst etmeden, enflasyonu azdırmadan büyümeye dönüşün sihirli formülünü bakalım kim bulacak?
twitter.com/KarakasEser