Dünkü yazımda bildiğimiz manada kitle iletişiminin bittiğini, oluşmakta olan yeni medya düzeninde makrodan mikroya geçildiğini, kitleselliğin yerini kişiselliğin aldığını vurgulamıştım. Kaldığımız yerden devam edelim.
Yeni medya daha şimdiden geleneksel medyaya galebe çalıyor.
Haber vermekte, haberi duyurmakta, yaymakta basılı gazetelerin zaten hiç şansı yok. 24 saat geriden geliniyor malum.
Ama bazen televizyonlardan bile hızlı davrandığı oluyor sosyal medyanın. Tam da bu yüzden devlet başkanları, bakanlar ya da şahıslar epeyce bir zamandır bazı açıklamalarını, medya dolayımına ihtiyaç duymadan doğrudan şahsi/kurumsal hesaplarından yapmaktalar. Trump bunu en “kontrolsüz” yapan lider. Çoğu devlet başkanı açıklamalarını sosyal medyadan da yapacak olsa yine de kurumsal hesabı kullanıyor, devlet adabını koruyor. Trump ise konuşma diliyle, kelime oyunlarıyla tam manasıyla kendisi gibi Twitter’da.
Bu kullanım paylaşım trafiğinin tamamen tersine döndüğünün de göstergesi. Önceden geleneksel medya haber yapar, sosyal medya yayardı. Artık çoğu durumda haber sosyal medyada oluşuyor, paylaşılıyor, yayılıyor, gazeteler televizyonlar sosyal medyayı kaynak göstererek haberleştiriyor.
Sosyal paylaşım siteleri, internet siteleri uzunca bir zaman geleneksel medyanın ürettiği içeriği kullandı. Hatta hoyratça kullandı. Üretimine hiçbir katkı vermedikleri haberleri, röportajları, yazıları alıp kaynak bile göstermeden yayınladılar. Tam manasıyla gasptı yapılan.
Medya, hukukun hayatın hızına yetişemediği alanların başında gelir zaten. İnternet yayıncılığı hukuku da geriden geldi. Özel TV kanallarının açılmasıyla, RTÜK’ün kurulması arasında dört yıl vardır. RTÜK’ün hukukunun oluşmasıyla etkili sonuçlar alabilmesi arasında ise çok daha uzun yıllar.
Benzer bir gecikme ihtimaline karşı tedbirli olmak gerek. Üstelik bu kez çok parçalı yeni bir medya var karşımızda.
Hukukunun ve ahlakının zaman kaybetmeden oluşması için eğitim sistemine dahil edilmesi gerekir aslında yeni medyanın. Hele de suç işlendikten, kötülük yayıldıktan, olan olduktan sonra yapılacak müdahalenin sonucu değiştirmediği düşünüldüğünde.
Yeni medyanın geleneksel medyaya etkisine dönersek...
En fazla gazeteler etkilendi bundan. Basılı gazete sayısı da, var olanların tirajları da hızla eriyor. Hemen hepsi markalarını, varlıklarını, itibarlarını, potansiyellerini dijital zemine aktarmakla ve alışmakla meşgul.
Haber merkezleri çok küçüldü, muhabir sayıları tekli rakamlara düştü.
Ajans haberlerine her zamankinden fazla başvuruluyor. Özel haber üretimi de, özel haber hevesi de eskiyle kıyaslanmayacak kadar azaldı.
Televizyon kanalları şimdilik daha az etkileniyor görünüyor ama dijital platformlar, sosyal medya yayınları, şahsi kanallar gibi yeni rakipleri olduğu ve işlerinin giderek zorlaştığı da aşikar.
Üstelik bu yeni medya düzeninde “izleyici” konumundaki insanların sabrı da, konsantrasyonu da giderek azalıyor. Bir dakikanın altına düşüyor. İlk 15 saniyede konuyu anlamak, sonraki her 20 saniyede yeni bir bilgi edinmek şartıyla en fazla 10 dakika süre veriyor konunun uzmanları.
Yeni medya düzeni yeni bir iletişim matematiği de gerektiriyor yani. Açıkçası zor, zahmetli ve kaprisli bir müphemlik hali gibi görünüyor şimdilik bana. Hele de hayatın akıl almaz hızının, insanın çılgınca koşuşturmasının aniden ve görünmez bir sebeple durdurulduğu, insanların evlerine kapandığı ve zamanın içe doğru esneyip genişlediği bu küresel salgın döneminde.
Üç gündür süren dizinin hülasası şudur: Medya alanında yaşanan değişimden korkmak, durduramıyoruz diye beyhude şekilde dışında kalmaya çalışmak yerine yeniden düşünmek ve doğru yapılanmayla yönetmek daha akıllıca olacaktır.