Bayramdan bayrama bir yıl oldu. Geçen bayramın başında Zerdeşt’i ameliyat etmiş, her şeyin yolunda gittiğini düşündüğümüz bir zamanda, kendimizi birdenbire gelişen şaşırtıcı ve bir o kadar da umut kırıcı gelişmelerin içinde bulmuştuk.
Menencide yakalandığını söylediklerinde, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını biliyorduk..
Menenjidi, epey hasarla atlatıp gözlerini açtığında, tekerlekli sandalyeyle çoktan tanışmıştık.
Derken epilepsi ilaçlarını değiştirdik yavrumuzun. Sonra başka ilaçlar eklendi günlük kullanıma.
Damarlara girildi çıkıldı. Kasılmalar, işi zorlaştırıyor, bazen saatler süren deneylerden sonra ancak, girilecek bir damar bulunuyordu.
Ama her şeye rağmen, hala da ne olup bittiğini kimse net olarak bilmiyor.
Skolyoz ameliyatında vücuduna takılan platinler Zerdeşt’i hiç rahat bırakmadı. Ateşinin hiç düşmediği günler ve aylar oldu. Platinler yapabilir diyordu doktorları. Bir ihtimal dahilinde çok şey düşündük ve çok şey söylendi. Ama hiçbir şeyden emin olamadık. Her şey bir ihtimal ve bir tahminden ibaretti sanki.
Bir yılı hastane odalarında ve annesiyle beraber yaşadı. Zerdeşt’in bakışlarında hep eski günleri arıyorduk. O güzel gözlerin, bir defa olsa bile bize eskiden baktığı gibi bakması için neler vermezdik ki..
Ama olmuyordu bir türlü. Yatağından çıkmak istemiyor, iyice sulandırarak verdiğimiz yemeği bile yatakta yemek için adeta direniyordu.
Tekerlekli sandalye, içimizi burkan ama gerçeği söylemek gerekirse, Zerdeşt’in hayatını kolaylaştıran bir nesne olarak hep yanı başımızdaydı. Zerdeşt’in biri sıradan ve basit, ama biri de onu her gün dimdik ayağa kaldırmak için kullandığımız bir tekerlekli sandalyesi daha var.
Yatak yaralarını henüz iyileştiremedik. Biri kapandı. Diğer ikisi, çeşit çeşit merhemlere, farklı pansuman yöntemlerine rağmen, kapanmamakta inat etti. Şimdi bu yaralara vakum bağladılar. Faydalı bir alet olsa gerek. Bayramdan sonra yaraları kapatmak için ameliyata karar verilecek.
Zerdeşt’in hayranlık verici bir çaba içinde, hatıralarına dönüş yaşıyor olması, bu bir yılın en sevindirici yanı. Bir ara müziğe merak sardı. Bir zamanlar müzik dinlemeyi ne kadar çok sevdiğini hatırladı sanki. Hastanede ve evde müzik dinlettik. Duygulanıyor, anlaşılması zor sesler çıkararak şarkılara, türkülere eşlik etmeye çalışıyor ve o anlarda yüzünü bize dönüp, bir türkü evine gitmek istediğini anlatmaya gayret ediyordu.
Bir çeşit belleğe ve hatıralara dönüş hali. Her şeyi yeniden keşfetme arzusu. Bu arzunun insana her gün hüzün ve acı veren bir deneyim olarak yaşanması.. Eve misafir geleceğini öğrendiğinde yüzüne yansıyan mutluluğu anlatmak imkansız.. Tıpkı eski günlerdeki gibi.. Misafirlerle ilgili program-plan ne varsa katılmak istiyor.
Bu bayramda gelecek misafirlere annesi Mardin usulü kaburga dolması yapacak. Bir ay önce pişirdiğinde, Zerdeşt epey yemişti. En sevdiği şeydir etli yemekler. Etsiz bir şeyi yedirmeniz mümkün değil neredeyse. Yemeklerini robottan geçirerek verdik aylarca. Son iki ayda ise, ezmiyor veya sulandırmıyoruz fazlaca. Çiğnemeyi hatırladı çünkü.
Bir yılın muhasebesini bu kısa yazıya sığdırmak zor. Bütün engellerine rağmen, Zerdeşt kadar kendine güvenli ve kendine hayat içinde hep yeni dostlar, arkadaşlar arayan bir insan zor bulunur. Hayat onu kırdıkça, o hayata sarılmak ve bırakmak istemiyor. Bu özelliğini yavaş da olsa, hatırlamaya başladı.
Hastanede arkadaşlar edindi kendisine. Fotoğrafta gördüğünüz Nurcan ve Hande bu arkadaşlardan sadece ikisi. Zerdeşt onları, onlar da Zerdeşt’i çok sevdiler. Nurcan kardeşi, Hande ise babası için hastanedeydi.
Zerdeşt, yürümeyi henüz hatırlamıyor ve yürüyemiyorsa da, bu dünyanın dost olmadan, arkadaş olmadan, bir anne, bir baba ve bir kardeşin sevgisine sahip olmadan ne kadar can sıkıcı ve kurak bir dünya olduğunu çok iyi biliyor.
Gelecek bayrama Allah Kerim be Zerdeşt!
Gelecek bayrama tekerlekli sandalyeleri kapının önüne koyabilir, hiç görmediğimiz yerlere uzun seyahatler yapabiliriz belki..
Allah Kerim be oğlum..