Yarın gerçekleşecek kongrede AK Parti’nin 2023 vizyonunu ortaya koyması bekleniyor. Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarından demokratikleşme, Kürt sorununun çözümü, ekonomik kalkınma konusunda kendileri ve Türkiye için yeni hedefler belirleyeceği anlaşılıyor.
Başbakan’ın son kez adaylığını koyacağı AK Parti Genel Başkanı sıfatı ile yapacağı konuşmada dış politikaya, daha doğrusu Türkiye’nin küresel vizyonuna ilişkin bir tespit yapılıp yapılmayacağı henüz bilinmiyor. Çok büyük bir olasılıkla Erdoğan bu konuya sadece değinecektir.
Benim umudum Erdoğan’ın değinmenin ötesine geçmesi, daha uzunca bir süre iktidarda kalacağı anlaşılan partinin kendi deneyimlerinden çıkarttığı derslerle yeni bir vizyon yaratarak parti kongresine gelmesi yönünde. Çünkü ben AK Parti’nin ilk yıllarındaki çatışma çözücü yaklaşımına geri dönmesini, tekrar sorunlar yerine çözümlerin parçası olmasını istiyorum.
***
Kabul edelim ki sorunlara taraf olmak bizi yıpratıyor. İsrail’le de, Suriye’yle de, İran’la da, Amerika’yla da gerildiğimizde biz zararlı çıkıyoruz. En azından 2023’ün ekonomik hedeflerine varmakta zorlanıyoruz. Türkiye isterse dünya siyaset sahnesinde yarattığı emsalle, sorunların çözümüne verdiği destekle, yakın zamana kadar izlediği dış politikayla kendisine yer bulabilir.
Evet, biz önemli ve etkili bir ülke olduk. Avrupa’da da, Amerika’da da ciddiye alınıyoruz. Bunu biraz da sertleştirdiğimiz dış politikamıza borçluyuz. Eğer Erdoğan Davos’ta o meşhur çıkışını yapmasaydı, Araplar bize bu kadar sempati duymazdı. Arap dünyasındaki değişime verilen “sözel” destek de yankı buldu. Ama onun ötesine geçtiğimizde sonuçlarına katlanmaya başladık.
Bugün 100 bine yakın Suriyeli’yi çok az bir dış maddi destekle ülkemizde misafir ediyoruz. Edemediklerimiz içinse suçlanıyoruz. Özgür Suriye Ordusu’na sağlanan yardım muhalefetin eleştirilerine, ondan da önemlisi Türkiye’de insanların dış politikaya verdikleri destek oranının düşmesine yol açtı. Suriye’deki rejimin tasfiyesi uzun sürerse bunun Türkiye’ye ve AK Parti’ye maliyeti yüksek olabilir.
Gerilimin tırmanması halinde Suriye’ye tek başına müdahale etmek durumunda kalabilecek olmamız da ayrıca üstünde düşünmeyi gerektiren bir unsurdur. PKK şiddetinin artması, Kuzey Suriye’de otorite boşluğu doğması gibi gelişmelerin de Suriye’de yaşanan krizle bağlantısı ne yazık ki vardır. Ermenistan, Kıbrıs gibi sorun alanlarındaki çözümsüzlük ve çeşitli vesilelerle yaşanan gerilimler de Türkiye’yi yıpratmaktadır.
***
Bizim eskiye nazaran değiştiğimiz, güçlendiğimiz, etkimizin arttığı doğrudur. 30 yıl öncesinin 70 sente muhtaç ülkesi bugün dünyada parmakla gösterilen bir ekonomik güç olmuştur. Bir anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla bankaların battığı devirler geride kalmıştır. Ekonomiye bakan Bakanlar arasında farklı görüşler dillendirilse de Türkiye istikrarlı bir büyüme sergilemektedir.
Sivil toplum örgütlerinden üniversitelerine kadar pek çok kurumu küreselleşmiştir. Ülkenin yumuşak gücü eskiyle kıyaslanamayacak düzeye gelmiştir. Günümüz Türkiye medeniyetler ihtilafından insan haklarına kadar pek çok alanda söz sahibi ülke haline dönüşmüştür. Ancak imkanları kendisiyle aynı konumda başka ülkelerle karşılaştığında hala geridedir.
Türkiye, imkan ve potansiyeline uygun bir dış politika çizgisi izlemek, düzen kurmak yerine düzen korumak ilkesini benimsemek zorundadır. Umarız Başbakan yarın yapacağı konuşmada Türkiye için ihtiraslı ama ayakları yere basan bir dış politika vizyonu çizer, tıpkı içeride olduğu gibi sorun çözücü bir hedefi AK Parti’nin ve Türkiye’nin önüne koyar.