İLKE İlim Kültür Derneği'nin ‘Geleceğin Türkiyesi’ başlığında kurduğu ve incelediği ilk mesele ‘eğitim’... Daha evvel de Türkiye'deki sivil toplum hareketlerini inceleyen kapsamlı raporlarıyla dikkati çekmişlerdi. İlke grubunun asıl işlevi, bir düşünce kuruluşu olmasıyla ilgili. Bizde faaliyet gösteren düşünce kuruluşları ya uluslararası bir kurumun distribütörlüğünü yaparlar, ya bir siyasi parti ideolojisi kurmakla görevlidirler veya kamuoyu araştırma şirketlerinin alt birimi olarak görev görürler. İLKE, bunlardan farklı, sivil ve bağımsız yapısından dolayı önemsedim. Çalışmaların politik bagaj kısıtı yaşamayan akademisyenlerce kurulmuş olması da elbette kayda değer...
İLKE'nin kapsamlı araştırması sonunda yaptığı değerlendirmede ulaştığı sonuçlar önemli. Buna göre; eğitim sisteminin sürekli değişiyor oluşu ve ortaya çıkan ‘kararsızlık’ sorunu en temel meselesidir eğitimin. “Eğitim sistemindeki değişimlerle toplumsal problemlerin çözüleceğine inanıldığından ve eğitim kurumu devletin ideolojik olarak konumlandırılmış bir kurumu olduğundan siyasi grupların en fazla değiştirmek istediği alanların başında eğitim sistemi gelmektedir”... Eğitim konusundaki istikrarsızlığın temelinde ‘siyasilerin sabırsızlığı’na dikkat çekiyor bu araştırma. Eğitim kurumlarında kültürün oluşmasını engelleyen bir tavırdır bu...
Eğitim sistemimizin 2. meselesi ise aşırı merkeziyetçi, formel oluşu ve mekanikleşmiş olmasıdır. Merkez teşkilatı ile taşradaki birimler arasında görev bölüşümüne dikkat edilmelidir. Merkezin daha çok standartların oluşturulması, kalite sisteminin kurulması, izlenmesi, bilimsel gelişmelerin takibi ve raporu gibi işlerle uğraşması gerekir. Bakanlığın bu konudaki uzmanlarını yetiştirmesi gerekir. Yerli yabancı tüm araştırmaları takip ederek Türkiye modellemesini düzenleyecek uzman kadroya ihtiyaç vardır...
Eğitim öğretim ile ilgili kararların tüm paydaşlarla birlikte alınması gerekliliği meselesi ise aynı zamanda katılımcı demokrasinin fiiliyata dönüşmesi anlamında...
Eğitimde verimi sağlamak amacıyla geçilen 4*4*4 sisteminin yeterince hazırlık yapılmadan getirilmiş olması da raporun önemli tespitlerinden. ‘Eğitim kademelendirmesinde ilkokul ve ortaokulun sürelerinin kaç yıl olması gerektiği konusu, sınıf öğretmenleri, ortaokul öğretmenleri ve gelişim uzmanlarıyla birlikte yeniden değerlendirilmeli’ şeklinde önerilerini de dikkate almak gerekiyor.
Eğitim odaklı değil de sınav ve performans odaklı oluşumuzun sebepleri düşünülürken ehliyet, liyakat, adalet gibi değerler eşliğinde tasavvur edilen bir sistem teklifi olduğunu da gördüm bu geniş ve önemli raporun...
Gençlerin hayatında yer bulacak hitap şekilleri bulunmalı, gençliğe has bir eğitim dili bulunmalı diyor satırlar... Eğitim programlarının algı ve yeteneklere göre yapılandırılması da tekliflerden birisi... Öğretmen ve yöneticilerin çok kültürlülüğü yönetebilecek donanıma sahip olması kadar milli kültürün korunması ve benimsenmesi konusunda bilinçli ve çalışkan olmalıdır. Türk ve İslam klasiklerinin eğitim programlarında nitelikli olarak yer alması teklifi de dikkatimi çeken önerilerden...
Eğitim vizyonunun Türkiye'deki ekonomik, siyasi, sosyo kültürel diğer dinamiklerle ortak ahengi yakalayabilmesinin sırrı, okul müdürlerinin koordinasyondaki kilit rolüyle anlatılmış aynı raporda...
Eğitimde kıyamet nasıl kopacak... Radikal yeniliklerdense, mutedil ama süreklilik arz eden hizmet beklentimizi söylemekte sanırım bir beis yok...