Havaalanında uçağa binmek üzere körükte ilerlerken yıllar boyu güvenini kazanmış bir çalışanıyla sorunlu dostuma çare arıyoruz... Suistimalini suçüstü yapmış... Sonunda şu çözümü önerdim: ‘’Önüne hırsızlığıyla ilgili kanıtları koy ve ayrılmasını söyle...’’
Önümüzde yürüyen bir kadın, bana dönüp ‘’Ama çaldığı paraları da geri vermeli’’ demesin mi?
Dostumun şirketine ait bir sorunu yüksek sesle konuşunca, bir de bunu yapan ben olunca, yolcu kadının aklına doğrudan güncel siyasi konunun gelmesi doğal...
Kadına dönüp, ‘’Merak etmeyin’’ dedim, ‘’Dostum parasını kimsede bırakmaz, mutlaka tahsil eder...’’
Şaşkınları yaşayan işadamı dostum da beni tasdik edici sözler söyleyince kadın yanlışlığını anladı...
Anladı da, herkesin kendi yoluna gittiği son noktada bakışı, nedense ‘’Anlamadım sanmayın’’ der gibiydi...
Türkiye yolsuzluk iddialarıyla ilk kez karşılaşmıyor... Falih Rıfkı Atay ‘Çankaya’ adlı Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını anlattığı anılarında, yeni başkent Ankara’da cereyan ettiğini söylediği arsa spekülasyonlarını, ithalat fırıldaklarını da aktarır... Biraz da tedirginlikle... Okurken, yazarın, o dümenleri çevirenlerin veya yakınlarının hâlâ önemli koltuklarda oturuyor olmalarından tedirginliğini hissedersiniz...
Yolsuzluk iddialarının sökün etmeye başladığı ortamlar, siyasetle hiç mi hiç ilgisi bulunmayan, evine ekmek götürme derdinden başka dert bilmeyen kişilerin bile kulaklarını fena halde kabarttıkları ortamlardır...
Herkes ama herkes ilgilenir ‘yolsuzluk’ konusuyla... Dahası, eğer itham edilenler siyasi bir kimliğe sahipse, önünü arkasını fazla düşünmeden, iddiaların doğru olduğuna inanır da...
Uzak ve yakın geçmişte, yolsuzluk iddialarına hedef olup yargılandıktan sonra beraat etmiş siyasiler vardır; ama yargıda aklanmaları onların halkın gözünde de beraatini getirmemiştir...
İnsanlar başkaları hakkında işittikleri iyi, güzel ve doğru şeylere pek inanmak istemez, iyice emin olana kadar mülâhazat hanesini açık bırakır da, biriyle ilgili kötü, çirkin ve yanlış bir olayı işittiğinde ona hemen inanır...
‘Komplo’ düzeneği kuranlar da, insanların bu zaafını iyi bildikleri için, en fazla bu konuyu ön plana çıkartırlar...
Başarılı olurlar da...
Medya da bu yazdıklarımı bilir ve eğer ithamlar kendi yakınları veya patronlarıyla ilgili değilse, iddia ve ithamları büyütür de büyütür...
Sakın bana ‘’Nereden biliyorsun?’’ diye sormayın... Benim burada olduğum uzun seneler boyunca ortaya atılmış hemen her ‘yolsuzluk’ iddiasını ne kadar titizlikle ele aldığımı, kendi imkânlarımla gerçeği ortaya seremeyeceğim hallerde başkalarının verdikleri haberleri ve tanıklıkları değerlendirerek olayın ıncığını cıcığını çıkarttığımı okurlarım bilir...
‘İSKİ Skandalı’ dahil her yolsuzluk iddiasında en acar muhabir kadar konuyu yakından takip etmişimdir...
Bugüne kadar siyasileri ilgilendiren her ‘yolsuzluk’ olayında, eğer adı geçenleri tanıyor ve günahsız olduklarından eminsem dahi, ‘’Aklansınlar da gelsinler’’ yaklaşımını benimsemişimdir...
Aklansalar da geri dönemeyeceklerini bildiğim halde...
Çok mu insafsızım? Hayır, sanmıyorum. Demokrasinin yaşayabilmesi için vatandaşların aldatıldıkları sanısına kapılmaması gerekir. Özellikle de dikkatlerinin en fazla ayağa kalktığı akçalı konularda...
Süleyman Demirel, bunu bildiği için, bulanık ortamlarda, ağız dolusu, ‘yolsuzluk’ anlamına ‘’korrapsiyon, korrapsiyon’’ diye bağırıp durur, kendi çevresinden ‘korrapsiyon’ kokusu çıktığında da, iddialar ortalığa henüz saçılmamışken, siyaset arkadaşının kellesini alırdı.
Galiba yine bu sebeple, sık sık bakanlarını değiştirirdi Süleyman Bey; hiç değilse bakanlığını değiştirirdi.
Turgut Özal da öyleydi...
Zaten o yüzden, şimdiki bakanlar kurulunun pek çok üyesi, ‘en uzun süreyle bakanlık yapma’ rekoruna sahip...
Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı; Tayyip Erdoğan hem uzun süreli bakanlık konusunda endişesiz, hem de bakan yaptığı kişilerin yanlışlık yapmayacağından emin...
İşadamı dostumla sohbetimizi günlük siyasi tartışma sanan uçak yolcusu bunu bilmiyor ama...