Fenerbahçe’nin maç kaybetmesi çok önemli değil. Ligin bu kadar uzun maratonunda her takımın başına gelebilecek bir olay. Esas olan, Fenerbahçe’nin ortaya koyduğu futbol... Fenerbahçe’nin nasıl bir planlı projeyle sahada olduğunu anlayamadım. Topu ayağına alan futbolcular, ya rakip sahasına topu şişiriyorlar, ya da bireysel driplingler yaparak top kaybına giriyorlar, sonuç olarak da pozisyon üretmekte zorlanıyorlar.
Akhisar ise, akıllı bir savunma anlayışıyla kontrataklarla Fenerbahçe’yi bir hayli zora soktu. Bilal, bana göre sahanın Gekas ile birlikte en iyi oyuncularıydı. Akhisar’ın Fenerbahçe karşısında atmış olduğu gollerde Bilal, Bruno ve Gekas üçlüsü Fenerbahçe takımının tümünü skor anlamında mat etti. Bilal’ın savunmanın arkasına atmış olduğu gollük paslar, Bruno ile birleşince, Bruno’nun da Gekas’a ‘al da at’ orta topları, Gekas’ın üst üste atmış olduğu gollerle Fenerbahçe karşısında hem iyi futbol sergileyip, hem de 2 golle galibiyeti hak eden taraf oldu.
Fenerbahçe’de kalesinde 2 gol gören Mert’te hiç kusur bulamıyorum. Yapacağı hiçbir şey yoktu. Özellikle Gekas ile kazanılan ilk golde, Yunan oyuncunun mükemmel gol vuruşunun yanı sıra bu golde Alves’in de olağanüstü büyük hatasının varolduğunu söyleyebilirim.
Gekas, zannediyorum 6. golünü kaydetti. Böylesine golcü hüviyetine sahip olan futbolcuyu 4 maçta 6 gol atıyorsa, ayakta alkışlamak gerekmez mi? Fenerbahçe ne kadar takım oyunundan uzak kaldıysa, Akhisar da bu kadar uygun bir şekilde takım oyunu sergileyip, maçı kazanan oldu.
Fenerbahçe ne savunma ne orta saha ne de hücum bölgesinde bir varlık gösteremezken, elbette bu maçlık kazanma hayalleri de ‘kaf dağının arkasında’ kaldı. Fenerbahçe iyi futbol sergilemiyor. Herkes kafana göre takılıyor. Bu anlayışla maç kazanması tesadüflere kalır. Daha ligin başlarında olmamıza rağmen, belki de bu Akhisar yenilgisi, Fenerbahçe’nin kulağını çeker ve kendisine gelmesi için uyanışa geçilir.