Amsterdam'dan Kuala Lumpur'a 18 Temmuz 2014'te gitmekte olan bir yolcu uçağı, Ukrayna'nın doğusunda Rus yanlısı ayrılıkçılar tarafından Rus ‘Buk’ füzeleriyle düşürülmüş ve 300'e yakın yolcu hayatını kaybetmişti. Ölenlerin çoğu, AB ile Ukrayna arasında 2014’te imzalanan ‘ortaklık anlaşması’ için 6 Nisan 2016’da referanduma giden Hollanda'dandı. Dolayısıyla, referandumun en son vuku bulacağı ülkenin Hollanda olması beklenirdi. Daha bir buçuk yıl önce, 200’e yakın vatandaşını kaybetmesine yol açanların şiddetle karşı çıktığı bir anlaşmanın Hollanda'da halkoylamasına götürülmesi beklenen bir durum değildi. Ancak, Hollanda'da yaşanan durum istisnai bir gelişme değil. Aksine AB'de yaşanan krizin oldukça çarpıcı bir örneği.
Yapılan tartışmalara bakılırsa, kafa karışıklığının kaynağı muhtelif: Rusya'ya karşı AB politikalarını eleştirenlerin halkoylamasının ana sürükleyicisi olması mı, GeenStijl isimli bir mizah blogunun referandum kampanyasını başlatmış olması mı, yoksa Haziran 2016'da yapılacak İngiliz halkoylaması öncesi bütün Avrupa'ya sinyal gönderilmesi mi?
Hollanda’da katılımın yüzde 32,2 olarak gerçekleştiği referandumun sonuçlarına göre, anlaşma karşıtları yüzde 61,1 oy alırken, evet oyu kullananların oranı yüzde 38,1’de kaldı. Türkiye ve İslam dünyasında da nam yapmış aşırı sağcı Özgürlükler Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, ortaya çıkan sonucun “halkın Brüksel ve Lahey’deki elitlere karşı verdiği bir güvensizlik önergesi olduğunu” ilan etti. Hollanda referandumu bir yönüyle ‘güçlü bir Avrupa barometresi’ olarak da okunmalı. Zira Hollanda seçmen yapısı ve son birkaç yıldaki eğilimleri AB geneline dair de işaretleri içerisinde güçlü bir şekilde barındırıyor.
Hollanda referandumu bundan birkaç yıl önce yapılmış olsaydı, dikkat bile çekemezdi. Muhtemelen bir mizah web sitesinin kampanyasıyla referanduma gidilmesi gibi trajik bir durum da yaşanmazdı. Hollanda Referandumunu 2016 Avrupa'sında dikkate değer hâle getiren, aynı anda birçok farklı dinamiği harekete geçirme potansiyelidir. Avrupa kimlik krizi tartışmalarından AB dış politika çıkmazına, yükselen sağcı dalgadan felç olmuş sol, sosyal demokrat ve liberal yaklaşımlara varıncaya kadar çarpan etkisine sahip bir gelişme.
Tam da bundan dolayı olsa gerek, küresel medya gündeminde bile birkaç milyon kişinin katıldığı, bağlamı bile olmayan referandum bir anda dikkat çeken bir tartışma başlığına dönüştü. Bu ilgiye bakıldığında, oldukça tedirgin bir dille Avro-septiklerin Hollanda zaferini paranteze alarak, muhtemel domino etkisini kontrol altına almaya gayret eden dil gözden kaçmıyor. İlan edilmese de, GeenStijl gibi bir mizah web sitesinin bütün AB tartışması ve krizinde katalizör etkisi oluşturmasından çekinildiği farklı şekillerde dile getiriliyor. Zira Hollanda Referandumu ile başlayan yazıların tamamı ya İngiltere tartışmasıyla ya AB'nin geleceği sorgulamasıyla ya da Rusya'nın bundan sonra neler yapabileceğiyle bitiyor.
Referandumlar tabiî bir süreçle ve yüksek bir katılımla hayata geçmediğinde, demokrasilerin tehlikeli bir oyuncağı haline dönüşebiliyor.Hollanda'da ortaya çıkan referandum sonucu, bunun en son örneklerinden birisi oldu. Hollanda hükûmetinin AB'de lehine oy kullandığı bir anlaşma, kendi ülkesinde çok düşük bir katılımla gerçekleşen halkoylamasında reddedilmiş oldu. Bu durumun şu an için 27 ülke tarafından kabul edilmiş bir anlaşmayı hukuken olmasa bile, siyasi olarak etkilememesi mümkün değil.
Öyle ki, referandum sonrası Rusya ve Ukrayna'daki Rus yanlısı yapılanma çoktan harekete geçti bile. Benzer şekilde, İngiltere’nin Brexit tartışmaları da Hollanda referansıyla şekillenmeye başladı. Aceleci okuma yapan Avro-septikler, Hollanda'nın AB üyeliğinin ve AB genişlemesinin sona erişinin başlangıcından bahsetmeye dahi başladılar. İlerleyen zamanlarda bu denli dramatik sonuçlar ortaya çıkar mı bilinmez. Ancak Haziran 2016'da gerçekleşecek Brexit Referandumu sonucundan da ‘çıkışı’ görürsek, AB'den ‘kaçış’ sürecini konuşmamak imkânsız hale gelecektir.
Gelinen noktada, “Gavrilo Princip'in bir asır önce Avrupa'ya yaptığını Geenstijl yapabilir mi?” tartışması henüz başlamış değil. Ancak şu an AB'nin imtihanı, Hollanda momentinin sirayet etkisi olacak bir katalizöre dönüşmesini engellemek olmak zorunda. Aksi takdirde siyasal ve toplumsal iklimin Avro-septiklerin lehine olduğu ortada.