Rahmetli Kemal Tahir, ne zaman siyasal ya da toplumsal bir olayla karşılaşılsa “bir milletin geleceği geçmişinden kesilir... Bugünün şifrelerini çözmek için geçmişini çok iyi bileceksin” derdi. O söz dün nasıl geçerliyse bugün de geçerliliğini koruyor. Eğer siz Abdülaziz Han’ın öldürülmesini, Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesini ayrıntılarıyla bilmiyorsanız, bugün olan biteni çözemezsiniz. Bu iki olaya da resmi tarihin gözlükleriyle bakarsanız kafanız hepten karışır. Yani “Bakan çocukları rüşvet aldı, yakalandı” der geçersek, her şeyi çok basite indirgemiş olur, gelecekte de aynı tuzaklara düşeriz!
Abdülaziz ve Abdülhamid’in ortak özelliği, Osmanlı’yı Batının sadakasına muhtaç etmemek, kendi ayakları üzerinde durabilen ve gittikçe güçlenen bir devleti yeniden kurgulmaktı. Abdülaziz Han özellikle Paris Uluslararası Fuarı’nı gezerken teknolojideki gelişmeleri, gemi ve silah yapımındaki değişimleri incelemiş, üreticileri soru yağmuruna tutmuştu. İngiltere’nin buharlı gemilerle donanmasını güçlendirdiğini gören padişah, Paris sonrası uğradığı Londra’da konuyu gündeme getirmek istemişse de İngilizler Osmanlı’ya buharlı savaş gemileri satma konusuna soğuk bakmışlardır. Özellikle Ruslar Osmanlı’nın ciddi bir silahlı güce yeniden dönüşmesinden korkmuş ve Abdülaziz Han’ın silah, top alımı ve yeni savaş gemileri yapımını engellemek için her yola başvurmuştur. Ancak sultanı yolundan çeviremeyeceklerini anlayınca kaltabanlığı siyaset yaşamının başlığına yerleştiren Hüseyin Avni Paşa’yı darbe yapması için ikna ettiler. Hoş Hüseyin Avni Paşa’nın darbe yoluna baş koyması için fazla çaba harcamaya gerek yoktu. Haremde bir gözdeyle halvet halinde yakalanıp rütbeleri sökülerek sürgüne yollandığı günden sonra padişahtan nefret etmeye başlamıştı. Mithad Paşa’yla birlikte 30 Mayıs 1876’da Abdülaziz Han’ı tahtından indirdi. Abdülaziz Han saraya koruma görevlisi olarak yerleştirilen pehlivanlarca öldürüldü. Ama Hüseyin Avni Paşa da padişahın eniştesi Çerkes Hasan Bey’in kurşunlarına hedef oldu. Abdülaziz Han’ın ölümüyle donanmayı ve orduyu yenileme girişimleri durduruldu, Osmanlı V. Murad’ın tahta geçirilmesiyle de gene karanlığa gömüldü. Moskova saraylarında kutlama törenleri, balolar birbirini izledi...
Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesinin nedenlerinden biri, belki de en önemlisi, Thedore Hertzel’in Filistin’de Siyonist bir devlet kurmak için izin isteyip o izni alamamasıdır. Hertzel bu izin karşılığında Osmanlı’nın bütün dış borçlarının ödeneceğini söyler. Padişah Hertzel’i kovmaktan beter eder. Ondan sonra olaylar hızla gelişir ve 27 Nisan 1909’da Abdülhamid Han tahttan indirilir. Ona tahtından olduğunu bildiren dört kişilik heyette II. Meşrutiyet Meclisi’nde Selanik mebusu Emmanuel Karasu da vardır. Karasu, Hertzel ile birlikte Abdülhamid Han’dan Filistin’de Siyonist devlet kurma izni isteyen heyetin üyelerindendir.
Geçmiş... Hiç yakamızı bırakmaz. Anlamazsak sırtımızı yere vurur. Anlarsak, kurduğu, kuracağı tuzaklara düşmemeyi becerebiliriz!