Bugünkü gelişmelere bakarak, geçmişte kendi toplumumuzun verdiği kararları yok farz ettiğimizi, o kararların tam tersinin doğru olduğunu ifade ediyoruz. Evet geçmişimizde, toplumumuz bugünkü normlara aykırı düşen bir çok karar almış, uygulamıştır. Onların bugün yanlış görülmesi dünün doğru görüldüğü gerçeğini değiştiremez.
1980 darbesinden bahsediyorum. Yetmişli yıllar en talihsiz yaş aralığı, öğrencilik yaşları. Adeta Çin’deki “Kültür devrimi” yaşanıyordu. Her gün ondan fazla vurulan, sakatlanan öğrenci çocuklarımız vardı.
Analar, çocuklarının okuldan dönme saatinde tedirgin, “Acaba bugün bir şeyler oldu mu?” diye...
O günlerde başımızda bir iktidar var, sandalye meraklısı. Ülkenin geleceği değil, bu koltuk ne kadar daha böyle korunabilir, evlatlar daha ne kadar devletten vurgun vurabilir hesabında ve de sevdasında. Karar alamayan, askere ve polise emir veremeyen bir iktidar.
1980 yılında anarşi ve terör öyle boyutlara ulaştı ki, halk artık “ordu iktidara el koysun, bu beceriksiz hükümeti başımızdan alsın” söylemini açıkta söyler olmuştu. İktidar da, asker iktidara el koysun biz “mağdurları oynayalım, sonra tekrar koltuğa oturmanın yollarını ararız” diyordu. Generaller 12 Eylül’de iktidara el koydu. Millet bayram etti. Tabiatıyla her dikta rejimi açık rejim olmadığı için 12 Eylül darbe sonrası yanlış uygulamalar olmuştu. Sağ-sol atışmalarının içinde olan bazı gruplar ve çocuklar “orantısız” devlet gücü ile büyük bir ızdırap içine düşmüş. Bu gerçeği çok sonraları rejim açık hale gelince anladık. Toplumumuz onları da bağrına basmayı bildi.
Darbe yapanlar üç yıl sonra idareyi serbest seçimler ile ANAP’a devrettiler. ANAP, getirdiği yeni düzenlemeler ile Ülkemiz, batının hasta adamlığından Batı’nın partneri durumuna geldi.
Düşünün darbe olmasaydı, koalisyonlar ve kararsız, tutarsız liderler seksenli yılları nasıl yöneteceklerdi. Ülkemiz bir milyon $ kredi için Lüksemburg’da anlaşma yapan bir ülke konumunda idi. Yakılamayan kaloriferlerden dolayı soğuktan palto ile çalışan memurlar. Türkiye el avuç açmış, Batı’nın alicenaplığına yaslanmıştı.
Bugün ben aksi bir tavır sergiliyorum. İyi ki darbe yapılmış diyorum. Yoksa o günkü siyasiler bu ülkeyi beceriksizliklerinden tamamen karanlığa gömeceklerdi. Kapalı rejim dolayısıyla mağdur olanların sayısı ikiyüz civarında. Bu mağdurları bugün yargılanan kişilerin tanıması mümkün mü? Avukatlar tribünlere şov yapmakla meşgul. Eğer darbe bir hafta daha gecikseydi mağdur olanların sayısı kadar yeni mağdurlar çıkacaktı. Daha önce de yazdım, darbeden birinci dereceden sorumlu, o günkü lider kadrosu, yargılananlar fer’i fail. O günkü darbeyi büyük bir coşkuyla karşılayan halk, siyasi tarihimizde eşi görülmemiş bir evet oyuyla anayasayı kabul etmiştir. Bize düşen, 1982 oylamasında evet diyenlerin fikrine, kararlarına saygı göstermektir. Hesaplaşma böyle yapılmamalıydı.