Malmö, gruptan çıkabilmek için mutlak 3 puana ihtiyaç duyuyordu ama; başlardaki genel görüntüsü hiç te bunu sağlayacak güçte ve kıvamda görünmüyordu. Beşiktaş erkenden kontrolü eline geçirdi.
Aynı pozisyonda iki kez direkten döndük, tamam olabilir ama; Mustafa Pektemek’in Vagner Love’un önü tamamen bomboşken, ona atmayıp topu rastgele kaleye savurması, tamamen oyun disipsizliğiydi. Üstelik top, kaleye de değil; kötü vuruş yüzünden auta gitti. İşte bu olmaz!
***
Malmö için, “Üç puanlık oynamıyor” dedik ama; adamlar her gelişinde yüreğimizi hoplattı. Maç içinde hakim pozisyonda oynadığın bir rakibe, bu kadar kolay pozisyon vermemelisin. Adamların niyeti/hevesi/gücü yok; sen illa da gel üstüme diye davetiye çıkarıyorsun. Onları biz azdırdık.
Malmö, her geldiğinde etkili oluyorsa; senin savunmanda bir problemin var demektir.
***
İlk yarıda onlar daha fazla faul yapsa bile, biz daha az ama tehlikeli fualler yaptık. Üstelik hakemler vermedi. Bir keresinde Medel ve Karius ayni rakibe ikisi birden sarıldı, birlikte yere düşürdü. Çizgi hakeminin iki metre önünde oldu ama, orta hakemi uyarmadı. Bu kadar sorumsuz ve bilnçsiz oynamamalıyız.
***
Beşiktaş savruk ve oyun disiplinine sadakatsiz oynadı. Zaten kopuk kopuktuk... Quaresma, vahşi bir ayak müdahalesiyle kırmızı kartı görünce de; başımızdan aşağı kaynar su döküldü.
Ligde bile oynatmadığın Gökhan Töre’yi, kurtarıcı diye sahaya sürmenin mantığını anlamadım. Hoca da dağıttı.
Güle oynaya gruptan çakacağımız maçı, yüzümüze-gözümüze bulaştırdık. Rezil bir geceydi.
Geçmiş olsun diyemeyeceğim. Yazıklar olsun!