Dursun Özbek boşa koydu, dolmadı. Doluya koydu, taştı... Evet, hayır, olmaz, elbette, tamam, şimdi, belki sonra ama bugün itibarıyla gündemimizde yok gibi; lastik misali uzayabilecek lafları her türlü evire-çevire dolandırarak zamanı kullandı. Çıkış yolu bulamayınca, gece operasyonuyla Fatih Terim’e sarıldı.
Terim’e karşı olanlara karşı durmadan, Terim’i isteyenlere set çekmeden; “Tazıya tut/Tavşana kaç” politikasıyla, durumu hep lehine idare etti. Alternatif çözüm süreci uzayınca... İşin içinden çıkamayınca... Çabucak yabancı hoca bulamayınca... “Yetiş Fatih Hoca” demek zorunda kaldı.
Evet, taraftar efsanevi hocalarını yeniden ve coşkuyla geri istiyordu ama; Başkan Özbek, onu istemeyenlerin de yoğun baskısı altındaydı. Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyıktı.. İşin içinden çıkamıyordu. “Yetti be” dedi; ne olursa olsun, noktayı koymak zorunda kaldı.
**
Sonunda Terim, 4’üncü kez takımın/kulübün/yönetimin/camianın/medyanın/federasyonun/ her şeyin başına geldi. O ne derse, o olacak...
Elbette, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı, olamayacaktı, olmaması gerekirdi. Başkan dahil, yakında herkes hizaya gelir. Bunun elbette olumlu sonuçları olacaktır ama; G.Saray zorlu bir yaşama da, kendini şimdiden alıştırmalıdır.
Çünkü Terim’in (Kulüp içinde ve kulüp dışında) intikam alacağı kişiler vardır ve onlara karşı da asla affedici olmayacaktır. Bu da meteorolojideki fırtınalı havaların, şimdiden habercisi gibidir.
Saçak altlarında dolaşmayın, başınıza kiremit düşebilir.
***
Ama takım içindeki dinamikler açısından, riskli/endişeli/karmaşık bir durum yok. Terim gerekeni, gereken zamanda yapabilecek deneyime sahip bir usta... Bir maçın nasıl kazanılması gerektiğinin bilincini herkese (Gerekirse zorla) aşılar... Takımın Dalgacı Mahmut’ları asimile olur. İşler düzelir.