İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, hastane, yaşlı ve sivil ayrımı gözetmeksizin acımasızca sürdürüyor. Gazze Şeridi'nde yaşanan saldırıların altında yatan nedenler, sadece siyasi ve güvenlik meseleleriyle sınırlı değil, aynı zamanda enerji kaynaklarının kontrolü ve ekonomik çıkarlarla da bağlantılı görünmektedir. Batı'nın koşulsuz desteği ve savaş gemilerini bölgeye göndermesi, Akdeniz'deki doğal gazın, özellikle Rus gazına alternatif olarak, ABD ve Avrupa ülkeleri için giderek daha fazla ilgi odağı haline gelmesine işaret ediyor. Bu kaynakların hızla devreye sokulması, enerji güvenliği ve çeşitliliği için kritik öneme sahip. Ancak bölgesel dinamikler ve siyasi gerilimler bu kaynakların tam potansiyelini kullanmada önemli engeller oluşturuyor. Avrupa ülkeleri, özellikle Almanya'nın, bu desteğin arkasında enerji güvenliği kaygılarının önemli bir rol oynadığı düşünülüyor.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2019 raporu, Gazze Şeridi'ndeki doğalgaz kaynakları ile ilgili keşifleri ve rezervleri bir nevi doğrular nitelikte. Jeologlar ve doğal kaynak ekonomistleri, işgal altındaki Filistin topraklarının, işgal altındaki Batı Şeria'nın C Bölgesi ve Gazze Şeridi'nin Akdeniz kıyısının altında önemli petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip olduğunu açıkladı. Levant Havzası'nda keşfedilen petrol ve doğal gaz, 122 trilyon fit küp doğal gazın net 453 milyar dolarlık ve 1.7 milyar varil geri kazanılabilir petrolün ise net yaklaşık 71 milyar dolar değerle toplam 524 milyar potansiyel barındırıyor. 1967'den itibaren İsrail'in Filistin topraklarındaki askeri işgali ve 2007'den sonra Gazze Şeridi üzerindeki sıkı ablukası Filistin halkının kendi fosil yakıt kaynaklarını yönetme yetisinden yoksun bırakmıştır. Bu durum, onları hayati önem taşıyan mali gelir ve Gazzelilerin zor şartlar altında yaşamaya mahkûm bırakmıştır.
Filistin Yönetimi, 1999 yılında British Gas Group ile 25 yıllık bir gaz arama sözleşmesi imzalamış, ancak İsrail hükümeti, bu sahadan gaz satışına ve işgal altındaki Filistin topraklarına gelir aktarılmasına izin vermemiştir. İsrail, Filistin Yönetimi ve British Gas arasında bu sahadan gaz satışı ve işgal altındaki Filistin topraklarına çok ihtiyaç duyulan gelirin sağlanması konusunda yapılan ilk görüşmelere rağmen bu kaynaklardan mahrum bırakılmıştı. 14 Haziran 2007'de Gazze'de yeni bir hükümetin kurulması ve Batı Şeria'dan siyasi ve idari ayrılma ile siyasi ortam yine değişti. 2008 Aralık'ında Gazze'deki İsrail askeri operasyonu, stratejik deniz üstü doğal gaz rezervlerinin kontrolüyle ilgili birkaç sonuç doğurdu. Operasyonun ardından, Filistin doğal gaz sahaları uluslararası hukuka bakılmaksızın etkin bir şekilde İsrail kontrolüne geçti. İsrail'in 2007'den bu yana Gazze Şeridi'ni abluka altında tutması, bu kaynakların Filistinliler tarafından kullanımını engellemiştir.
İsrail Başbakanı Netanyahu, birçok kez Gazze'nin enerji kaynaklarının İsrail için hayati bir güvenlik meselesi olduğunu vurgulamıştır. Netanyahu, Gazze'deki doğal gazın İsrail'in enerji bağımsızlığını sağlayabileceğini ve ulusal güvenliğini güçlendirebileceğini sıkça belirtmiştir. Ayrıca, Gazze Şeridi'nde bulunan enerji kaynaklarının İsrail için ulusal çıkarları temsil ettiği mesajını vermiştir.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının altında yatan nedenlerin çeşitliliği, siyasi ve güvenlik meselelerinin yanı sıra enerji kaynaklarının kontrolü ve ekonomik çıkarlarla da bağlantılı olduğuna işaret etmektedir. Batı'nın, özellikle Akdeniz'deki doğal gaz kaynaklarını Rus gazına alternatif olarak görmesi ve bu çerçevede İsrail'e verdiği koşulsuz destek, ABD ve Avrupa ülkeleri için bu kaynakların giderek daha fazla ilgi odağı haline geldiğini göstermektedir.