Tanıdığım bir Arap siyasetçisinden şöyle bir mesaj geldi:
"Siyonistler, Arap ülkelerinin 3 büyük ordusunu sadece 6 günde mağlup ettiler ve Arap başkentlerine giden yolu açtılar!
Aynı Siyonistler, savaş uçakları, bombalar, dronlar, İHA'lar, modern tanklar, ABD ve Avrupa'nın emsalsiz desteklerine rağmen HAMAS'ı 6 aydır mağlup edemediler!"
Evet, 1967 yılında 6 Gün Savaşları diye bilinen savaşta Mısır, Ürdün ve Suriye orduları İsrail'e karşı savaşmış, onlara Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus Fas ve Cezayir asker ve silah desteğiyle yardım etmişti.
Fakat savaş İsrail'in kesin zaferiyle sonuçlanmıştı. Mısır' dan Gazze ve Sina yarımadasını, Ürdün'den Doğu Kudüs ve Batı Şeria'yı Suriye'den Golan tepelerini elen geçiren İsrail topraklarını dört kat artırmıştı.
Arap dünyası onca imkâna rağmen mağlup olmuşken, HAMAS Gazze'de Siyonist haçlı ittifakına rağmen 6 aydır direniyor.
Bu saatten sonra netice ne olursa olsun 6 aydır bir avuç mücahidle baş edemeyen İsrail başarısızdır!
HAMAS bu direnişiyle meselenin imkân değil iman meselesi olduğunu tüm dünyaya ve özellikle Müslümanlara göstermiştir!
6 gün savaşlarında sadece Arap güçleri mağlup olmuştu. Bugün Gazze'de yaşanan savaşta İslam dünyası bütünüyle hükmen mağlup olmuştur.
İslam dünyası her türlü imkâna sahip 57 devletiyle Gazze'de yaşanan katliamı seyretmektedir.
Aslında sadece Filistin'e sınırdaş olan Ürdün ve Mısır ciddi tepki koysalar bu katliam anında bitecektir.
Fakat hem onlarda o cesaret yok hem de onlara destek vermesi beklenen diğer Arap ülkelerinin HAMAS'ın bitirilmesini en az İsrail kadar arzu ettikleri her hallerinden anlaşılıyor!
Bakmayın havadan attıkları göstermelik üç beş yardım paketine, binlerce TIR Refah kapısı önünde bekliyor.
Giriş izni alanların da neredeyse götürdükleri yardım bedeli kadar kapıdaki görevlilere bedel(!) ödediklerini üzülerek takip ediyoruz.
İslam dünyasının bir parçası olarak Türkiye'nin de sorumlulukları var elbette.
Türkiye'deki muhafazakâr görünen muhalif siyasetçiler Türk hükümetine bu sorumluluk üzerinden eleştiriler getiriyorlar.
Hükümeti teşvik etmesi bakımından bu eleştiriler belki faydalı da olabilir.
Ancak Başkan Erdoğan'ın görünen ve görünmeyen yardımlarıyla kendisini eleştirenlerden daha duyarlı olduğunu da biz biliyoruz.
Benim merak ettiğim husus bizzat HAMAS'ın Türkiye'ye bakışının ne olduğuydu.
Türkiye'de yaşayan HAMAS'a yakın dostlar, Türkiye'den daha fazlasının beklendiğini söylemişlerdi.
Geçen hafta HAMAS'ın üst düzey yöneticileriyle konuşan bir dostumun söyledikleri önemliydi.
İslam dünyasından Gazze'ye en büyük desteği devlet ve millet olarak Türkiye'nin verdiğini, uluslararası platformlarda da Gazze'nin en güçlü destekçisinin Türkiye olduğunu söylemişler.
Daha ne desinler?!
İşgale karşı direnen güçlerin sadece yüzde 7'ini şehit verdiklerini ve direnişin azminden hiçbir şey kaybetmediğini söylemişler.
Aslında imkân olsa Gazze direnişine katılmak için gönüllü gideceklerin sayısı hiç de az değildir. Fakat Gazze'deki savaş sadece oranın özel şartlarına göre eğitilmiş mücahitlerin yapacağı savaş olduğu için kimsenin fiilen iştirak imkânı yok, dolayısıyla mazurdurlar!
O savaşa müminler safında iştirak etmek, istek ve verilen destek ile gerçekleşebilir. Türkiye halkı bu konuda, isteğiyle, mali yardımıyla Gazze'ye en güçlü desteği veren halk olarak öne çıkıyor.
İmkansızlıklar içinde çok zahmetli bir gaza olan Tebuk'den dönerken Peygamber Efendimiz (SAV) Medine'ye yaklaştığında, "Medine'de öyle topluluklar vardır ki, geçtiğiniz her yolda kat ettiğiniz her vadide sizinle beraberdiler!" buyurdu. Sahabe:
"Medine'de bulundukları halde mi?" diye sordular.
"Evet, onlara mazeretleri engel oldu!" buyurdu.
Bu hadis hüsnü niyetle ihlas ile destek veren halkımızın Gazze'de olduğunu müjdelemiyor mu?
Gerek boykota katılarak, gerek destek mitinglerine iştirak ederek, gerek mali yardım yaparak, gerekse Gazze'ye destek veren siyasi iradeye sahip çıkarak Gazze'de olanlara ne mutlu!