İşgalci İsrail ordusu Gazze'de soykırım suçu işlemeye başladığında, silah altındaki "askerleri" yeterli olmadı ve yedekleri "göreve" çağırdı.
Global Firepower adlı ABD merkezli internet sitesine göre, İsrail ordusundaki muvazzafların sayısı 173 bin, yedeklerin sayısı 465 bin.
Bu yedeklerin de önemli bir kısmı aynı zamanda bir başka ülkenin de vatandaşı. Görev emri geldiğinde bulundukları yerlerden ayrılıp İsrail'e gidiyor, Filistin'de suç işleyip dönüyorlar.
Yani hâlihazırda Gazze'de kadınları, çocukları, kundaktaki bebekleri öldüren İsrail askerlerinden bazıları aynı zamanda Türkiye'nin de vatandaşı.
Şu an verilen emre uyarak en zelil şekilde şiddet kullanıyor, fosfor bombalarıyla, beton delici mühimmatlarla masum Filistinlileri acımasızca katlediyorlar.
Belki aralarında öldürmek için bebek arayan, evlerdeki değerli eşyaları çalan, çocukları ve annelerini ilk önce yok edilmesi gereken canlılar olarak görenler de vardır.
Hiçbir şey değillerse, Gazzelileri sevdiklerinden, evlerinden eden, aç, susuz, ilaçsız bırakan, vatan toprağından çöllere sürmeye kalkan İsrail'in askeri gücünün bir parçası her biri.
7 Ekim sonrasında kendilerini gururla ifşa ettiler zaten sosyal mecralarda.
**
Bunlardan ikisinin coşkulu paylaşımını görünce 15 Ekim günü şu şekilde bir paylaşımda bulundum x platformunda:
"Hem T.C. hem İsrail vatandaşı olup da bu hafta Gazze'yi işgal etmek, Filistinlilere soykırım yapmak üzere İsrail'e giden var ise vatandaşlıktan derhal çıkarılmalı. Türkiye vatandaşlığı onurlu insanlar için bir haktır, çocuk katilleriyle beraber yaşamayız."
Kimi provokatif hesaplarla bot hesaplar tehdide ve hakarete girişse de daha çok destek geldi paylaşımıma. Pek çok açıdan benzer düşünen, benzer bir reddedişi dile getirenler oldu.
İstanbul Milletvekili hukukçu Ali Özkaya mesela durumu hukuken izah etti: "TCK m. 76 ve 77.'deki soykırım ve insanlığa karşı suçları bir terör örgütü olan İsrail lehine işleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hakkında Cumhuriyet savcılarımız resen soruşturma yapmalı ve bu kişiler hakkında tutuklama amaçlı yakalama kararlarını sulh ceza mahkemelerinden istemelidir. Bugün elimizde imkân olup da yapmadıklarımızdan da sorumluyuz..."
**
Nitekim savcıları beklemeden suç duyurusunda bulunanlar da olmuş. Hodri Meydan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasret Yıldırım İsrail'e gönüllü asker olarak giden ve bunu sosyal medyada ilan eden Mine Gümüşkaya ve Umay Akçay hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gazze'de dünyanın gözü önünde soykırım yapan, tanımlı savaş suçlarının tamamını işleyen İsrail ordusuna katıldıklarını beyan eden bu şahıslar hakkında soruşturmaya yer olmadığına kanaat getirmiş. Açıklamasını da "Sırf İsrail ordusuna katılmakla söz konusu suçları işledikleri var sayılamaz" şeklinde yapmış.
İkna oldunuz mu bilmem. Bahsi geçen isimlerle ilgili kararın hukuki mülahazası nedir, hukukçular bunu tartışabilir.
Ama söz konusu suçları işlesin ya da işlemesin, hukuka ve insanlığa karşı büyük suçlar işlediği apaçık olan bir orduda görev alan herkesin, mutfakta patates soysa dahi bu suçun bir parçası olduğu gerçeğini değiştiremezler.
**
İsrail'e giderek soykırım suçuna katılan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına karşı bir yaptırım gerektiği açık değil midir?
Yüzde 70'i kadın ve çocuklardan oluşan en az 22 bin insanın öldürülmesine, Gazze'nin yerle bir edilmesine katkı veren, Batı Şeria'da, Kudüs'te, Mescidi Aksa'da Müslümanlara eziyet eden İsraillilerin ellerindeki kanı yıkayıp aramızda katılmasına izin mi verilecek yani?
Peki ne olacak?
Bana kalırsa bir seçim yapması lazım çifte vatandaşlığı bulunanların. Ya işgalci İsrail vatandaşı olmayı seçmeliler ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayı.
İkisi birden olamazlar artık, olmalılar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak onurlu insanların hakkıdır.
Son yüzyılda insanlık tarihinin en korkunç suçlarını işleyen, Filistin'i işgal edip Filistinlileri vatanlarından süren, gitmeyip direnenlere akla gelebilecek her türden işkence ile eziyet eden, pes ettirmeye çalışan bir terör yapılanmasının üyesi olup da aramızda serbestçe dolaşmalarına izin verilemez. Katil PKK'lılar FETÖ'cüler, DEAŞ'lılar nasıl elini kolunu sallayarak dolaşamıyorsa aramızda, 7 Ekim sonrası İsrail'e gidip orduya katılanlar da dolaşamamalı.
Bebek katilleriyle bir arada yaşamayı reddediyorum ben.