Yetmiş yıldır Gazze deyince "istiklal mücadelesi" akla geliyor. Yerlerinden, yurtlarından çıkarılan masum insanlar, Aksâ'yı yalnız bırakmamak adına destansı bir mücadele sergiliyor.
Çocuk katili Netanyahu'nun yapmış olduğu "Yeşaya'nın kehanetini gerçekleştirme" yani Arz-ı Mev'ud'u gerçekleştirme sözlerinin ardından Filistin meselesinin küçük bir coğrafyanın meselesi olmadığı artık açıkça anlaşılmıştır.
On beş gündür verdikleri mücadeleyle Gazze yeniden Gazzeliğini gösterdi. "Yeşeya'nın kehanetini gerçekleştirmek" istediklerini söyleyen zalimlere "dur" demek için sıra bizde.
Çünkü Arz-ı Mev'ud olduğuna inandıkları sınırların içinde Türkiye'nin de İran'ın da Irak'ın da Suriye'nin de Lübnan'ın da Ürdün'ün de Mısır'ın da toprakları mevcuttur. Netanyahu'nun açıklaması aslında bu ülkelere savaş ilanı sayılmalıdır!
Peki biz bu vahim açıklama karşısında ne yapacağız?
Sıranın bize gelmesini mi bekleyeceğiz yoksa Gazze gibi Gazzelik mi yapacağız?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin açıklamalarından, öyle durup beklemeyeceğimizi ve yapılması gerekenin yapılacağını anlamak mümkün.
Türkiye artık daha ümmetçi, daha dik duruşlu, gerektiğinde masaya yumruğunu vurabilen ve ses çıkarabilen bir konumdadır. Kim ne derse desin; artık yabancı ülkeler nezdinde saygı ve takdir gören, kontrol edilmesi zor, kendi doğruları söz konusu olduğunda taviz vermeyen ve diğer İslam ülkeleri nezdinde koruyucu ağabeylik vasfını üzerinde taşır hale gelmiş bir Türkiye var.
Otuz sene öncesinde Suriye'de baba Esed'in yapmış olduğu katliamlara, Irak'ta Saddam'ın zulümlerine, Mısır'da Mübarek'in diktatörlüğüne ve yarım asırdır ezilen Kudüs halkına sesini çıkarmayan-çıkaramayan eski Türkiye'den eser yok; Afrika'nın ta diğer ucuna, Doğu Türkistan'a, Asya'ya kadar eli yetişen ve komşu ülkelerdeki mazlum ve mağdur halkların yanında durmayı görev edinmiş, gerektiğinde rest çekmeyi bilen, sahada etkin bir Türkiye var hamdolsun.
Evet, Gazze ümmetin imtihanlarından bir imtihan.
İşgal, ölüm ve vatandan sürülme ile dolu geçen yarım asır...
Mülteci konumunda olan Filistin Devleti sınırlarında yaşayan altı milyona yakın Filistin vatandaşı bu zulmü iliklerinde hissederek ömürlerini tüketiyor.
Yaşayanların sarsılmaz duruşları, cephede ayakları gerisin geriye dönmeden sabit bir şekilde gülümseyerek şahadeti dimdik karşılamaları, her bomba sesinde dillerinde tevhit ve tekbir nidaları ile ölümü selamlamaları, ümmet adına, Aksâ adına, vatan adına 40 km'lik topraklarını zalime bırakmamak adına dimdik durmaları bize de bir işaret olmalı.
Şimdiye kadar kınamaktan öteye geçmeyen üslup ve tavrımız somut eylemlere dönüşmeye başladı hamdolsun.
Ribat görevlerini kundakta bebekleriyle dahi eksiksiz yerine getiren ve sabır ve yardımı Allah'tan dileyen gözleri yaşlı lakin her sözlerinden ukbâyı içercesine hissettikleri belli olan, dimdik anaların yaşadığı; gelinlerin, kızların, çocukların yaşadığı Filistin'den sıra beklememeliyiz.
Aksâ'nın muhafızları görevlerini yapıyorlar.
Oğlunu uğurluyor bir ana öte dünyaya ama metanetin zirvesinde.
Görüşeceğiz yeniden diyor.
Acıma değil hayranlık oluşuyor.
Zulüm neticesinde ortaya çıkan görüntüler kan ağlatıyor bizlere lakin o duruşları yok mu, bize "Biz ne alemdeyiz?" sorusunu sorduruyor.
Hakikaten ne âlemdeyiz biz?
Gazze için Suriye için, Mısır ve Doğu Türkistan için, Myanmar ve Burma için kalbimiz parçalanıyor evet bu doğru. İçimizde kıyılan, kanayan yerler var evet öyle. Dualarımız ümmetin selameti ve zaferi için bu da doğru.
Toplu ölümlere şahitlik ede ede kanıksama ve duyarsızlaşmanın zirvesini yaşar hale geldiğimiz bugünlerde bizi arada bir sarsan ancak sayısal değeri bol sıfırlı ölümler oldu.
Neler yapılabilir sorusunu ne kadar gündemimizde tutabiliyoruz?
Gazze bunu, şahitliğini göz kırpmadan canlarını ortaya koyarak yaptı, yapıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatifi ele almış olması yüreklerimize su serpse de İsrail'i durdurmak için bizler de İstiklal Mücadelesindeki analarımız misali bu yükten bir parça almalıyız.
Liderliği döneminde Ayasofya gibi bir sürü fütuhatın ülkemize nasip olduğu Erdoğan, Aksâ'nın özgürleşmesini de sağlayabilir.
Bu günlere şahit olmak adına, küçücük de olsa yük almak adına, Gazze'nin yanında olmak adına; 28 Ekim Cumartesi Büyük Filistin Mitingi'ne iştirak ederek ilk adımı atabiliriz mesela.