İran'ın en iyi korunan yerinde, yeni Cumhurbaşkanının yemin töreninin hemen sonrasında, çok sayıda üst düzey ismin yoğun şekilde aynı yerde konakladığı bir anda İran'ın en iyi koruması gereken kişi olan İsmail Haniye neredeyse yan odada yatan kişiyi uyandırmayacak kadar hedefe odaklı bir suikastla şehit edildi.
Zaten artık düşük yoğunluklu bir üçüncü dünya savaşı içinde olduğumuzdan kimsenin şüphesi kalmamışken bu suikastın Filistin ve Gazze'nin akıbeti adına ne getireceği elbette en önemli konu. Ama suikastın yakın sonucunun ne olacağını İran'ın vereceği cevap belirleyecek. Suikastın hemen akabinde başlayan sert mesajlar İran'ın bozulan imajını düzeltmeye yönelik taktik hamleler mi yani yağmayıp gürlemekle mi yetinecek yoksa gerçekten ciddi bir karşılık mı verecek; merak konusu.
Tabii bir de ortada İran'ın çiğnene onuru, çizilen imajı gerçeği var. İran'da artık kimse kimseye güvenemez.
İran'ın Hizbullah'ı korumak için Haniye'yi feda ettiğini söyleyenler bile var. Öyle olsa bile bunun İran'ın güvenlik ve istihbaratının bütünlüklü şekilde planladığı ve onay verdiği bir şey olduğunu söylenemez.
Yaşanan gelişmeler üst üste sıralandığında İran'ın üçüncü dünya savaşının bir cephesi haline getirilmek istendiğini düşündürtüyor. ABD İsrail'in güvenliğini tehdit eden tüm aktörlerle mücadele ediyor. Burada üç hat öne çıkıyor; Sünni dünyada demokrasiyi temsil eden Türkiye ve demokrasi mücadelesi veren İhvan ve benzeri aktörler, Şii dünyada ise İran ve İran'a yakın aktörler.
ABD'nin Ortadoğu'daki üzerindeki tüm planları İsrail'in güvenliğine tehdit olarak gördüğü bu aktörlerin zayıflatılmasını hedefledi. Bu hep böyleydi ama Gazze'deki soykırım ABD ve İsrail arasındaki ilişkinin ne denli güçlü ve derin olduğunu adeta gözümüze soktu. Ortadoğu'da Arap isyanları ile oluşan istikrasızlık ve iç savaş ortamı da maalesef sadece ve sadece İsrail'e yaradı.
İslam'a açılmış savaş
Bu iş artık topyekûn İslam'a karşı açılmış bir savaşa döndü.
Paris Yaz Olimpiyatları'nda adeta egemenliğini ilan eden kutsal karşıtı yeni dünya ile en katı Yahudi yobazlar ve Armagedoncu Hristiyanlar aynı safta ve İslam'a karşı.
"Medeniyetler çatışması" denilen şey İslam'a karşı açılmış savaşın adıydı. Bu savaş artık her cephede devam ediyor ve İslam toplumlarını tek saf olmaya icbar ediyor.
Olamazsak ne olur?
10 aydır bombalanan, 40 bin kişinin katledildiği Gazze Mahmut Abbas'a emanet edilir. Müstakbel ABD Başkanı Trump'ın damadı Gazze sahillerine oteller yapar. İsrail istediği zaman gidip Gazzeli gençlerin kemiklerini kırar. Bu arada Abbas yönetimi de çöpleri falan toplar. Bir de direniş için örgütlenen Gazzelileri İsrail'e ihbar eder. Bu arada yavaş yavaş Gazze de tıpkı Batı Şeria'da olduğu gibi "yerleşimci" adı verilen işgal güçlerince istila edilir. Suudi Arabistan ve BAE'nin oh be dediği yeni bir dönem başlar bizler de hep beraber kafamıza huni geçirip olan biteni izleriz.
Gazze'nin düştüğü bir dünyada Müslümanların başı dik yürümesi mümkün değildir.