Cumhurbaşkanlığı seçiminin mağlubiyetini Kemal Kılıçdaroğlu'nun kucağına bırakıp kenara çekilen çekilene. Kılıçdaroğlu sanki tek başına halka yalan söyledi, sanki tek başına sahte anketlerle seçmenlerini umutlandırıp hayal kırıklığına uğrattı. Bugün Kılıçdaroğlu'nun kellesini isteyenler, çok değil 2-3 hafta önce "Pirom geliyor" diye Kılıçdaroğlu pazarlaması yapıyorlardı.
Halka Kılıçdaroğlu pazarlaması yapanların başında, bağımsızlıkları kendilerinden menkul gazeteciler geliyordu. Yurtdışından para alıp bağımsız, özgür gazeteci nasıl olunursa işte o kadar bağımsız ve özgür gazeteciler.
Para aldıklarını kendileri de inkâr etmiyor. ABD ve Avrupa'daki vakıf görünümlü çeşitli istihbarat örgütlerinden para alanlar olduğu gibi Türkiye'deki elçiliklerin kapılarına gidip direkt elden alanlar da var. Bu rezilliği de kendi aralarındaki kavgalarda birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya saçarlarken öğreniyoruz.
Mezkûr gazetecilere para verenler 'demokrasiyi güçlendirmek için' verdiklerini söylüyorlar; neticede inanç özgürlüğü var, bu yalana inanan inanır.
2022 yılında şöyle bir haber çıkmıştı: Oxford Üniversitesi'ne bağlı Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü'nün araştırmasına göre en çok yalan habere mâruz kalan ülke Türkiye.
Haberin içeriğinde bizleri yalan habere boğanların hüviyetleri hakkında bir bilgi yoktu ama iz sürmesini bilenler için bu satılmışlar kimlik numaralarına kadar aşikârdı. Eski Türkiye'nin çoğu gazetecisi çeşitli ülkeler tarafından maaşa bağlanarak haber siteleri kurduruldu veya mevcut olanlara yüklü miktarda para aktarıldı. Ayrıca sosyal medya ve Youtube üzerinden de yoğun yalan haber servisi yapılması için ekipler de kuruldu.
Bu işler bugünün mevzusu değil. Mâlûm para akışı yıllardır sürüyor. Lâkin Türkiye'de gazeteci satın alanlar gidişattan pek memnun değillerdi. Surette bir düşünce kuruluşu olan Center for American Progress 2020 yılında yayımladığı "Türkiye'nin Değişen Medya Ortamı" başlıklı raporunda verdikleri paranın boşa gittiğinden yakınıyordu. Raporda, 2016-2019 yılları arasında Türkiye'de işbirliği yaptıkları gazetecilere para yağdırdıklarını, hatta bu süre zarfında maaşları 6 kat arttırdıklarını ama istenen neticeyi alamadıkları vurgulanıyordu.
İstenen netice ne diyecek olursanız: Satın aldıkları gazetecilerden Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı devirecek kamuoyunu oluşturmaları.
Raporda çaresizlikten aynı gazetecilerle çalışmaya devam edilmesi de belirtiliyordu.
Raporun üzerinden 3 sene geçti. Bu 3 senede Türkiye'de satın aldıkları gazetecilere ne kadar para verdikleri henüz belli değil. Yakında bu bilgiler de fâş olur, gizli kalmaz. ABD ve Avrupa'nın istihbarat örgütleri varsa Türkiye'nin de var!..
Türkiye'de Recep Tayyip Erdoğan'ı devirecek ortamı oluşturmak için yurtdışından para alan gazeteciler, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimini tekrar kazanmasıyla panikteler. Patronlarının maaşlarına zam işlerine son vermelerinden korkuyorlar. Bu kadar da beceriksizlik olmaz ki canım!
Seçim neticesi sadece siyasi partilerde değil medyada da büyük depremlere sebep olacak. Aklı olan bugünden tezi yok, dosyaları kamuoyuyla paylaşılmadan itirafçı olup halktan af dilemeli. Birazcık meslek namusları kalmışsa gazeteciliği de bırakmalılar.