Medya mensupları arasından, hangi düzeyde görev yapmış olursa olsun, anlatacağı en azından bir yayına müdahale öyküsü bulunmayan neredeyse hiç yoktur. Muhabire haber müdürü, ona yayın yönetmeni, yönetmene de patron müdahale eder... Müdahalenin patron veya yayın yönetmeni katından mı, yoksa siyasilerden mi geldiğini aşağıdakiler bilmez.
Bugün oluyor da, dün veya evvelsi gün olmuyordu izlenimi verenler yalan söylüyorlar... Medyamız müdahalelere ilk yıllarından itibaren açıktır; bugünün dünden farkı, teknolojinin getirdiği imkânları kullanabilen meraklı birilerinin, kavga ortamında, ellerindeki ses kayıtlarını kamuoyunun dikkatine sunmaları...
Geçmişte yaşananların bir bölümünü, ülkemizin öndegelen medya patronlarının, nâdiren verdikleri mülâkatlarda açık ettiklerini biliyoruz. Bir bölümü de o dönemde gazete ve televizyonlarda yönetim mevkiinde bulunan ‘gazeteciler’ tarafından yeri geldiğinde fâş edildi.
Şu günlerde birbiri peşi sıra çıkan anılarında da, gazeteciler, yaşadıkları çoğu etkili olmuş müdahaleleri ortalığa saçıyorlar...
Kalemleri kırılan meslek büyüklerimiz olmuştu basın tarihinde; söz dinlemediği için İstiklâl Mahkemeleri önüne çıkarılanlar da... Gazetecilerin son birkaç yıldır işsizler kervanına katılmalarının sebebini tek başına günümüzün siyasi ortamına bağlayanlar doğru söylemiyor; bugün dünyanın her tarafında işsizlik tehlikesine en fazla maruz kalan mesleklerin başında geliyor gazetecilik...
Son bir ay içerisinde dünya medyasından üç önemli isim koltuğundan ayrılmak zorunda bırakıldı. Önce İngiliz The Telegraph gazetesinin (Tony Gallagher), sonra İspanyol El Mundo’nun (Pedro Jose Ramirez) yayın yönetmenleri kovuldu; en son da Fransız Liberation’un yayın yönetmeni Nicolas Deomand, çalışanlarla patron arasında kalınca, istifaya zorlandı.
‘’Neden acaba?’’ diye düşünmeye değmez mi?
Yönetmenleri yerlerinden edildiğinde gazetelerde çalışanların fazla tepki verdikleri görülmüyor. Basın mesleğinde ekmeğin aslanın ağzında olduğunu düşündükleri için değil herhalde bu; tepkisizlikte çok daha derin etkenler rol oynuyor. Daha çok da siyasi etkenler...
Günümüzün gerçeği bu. Bazıları hiçbir şey olmuyormuşcasına yola devam etse de kolayından değişmeyecek bir gerçek hem de...
Mesleğin mensupları ancak farklı davranarak bu gidişi tersine çevirebilirler: Zaman içerisinde kaybedilmiş itibarı yeniden kazanarak...
Farkedilen, kimselerin böyle zorlu bir yola girmeye niyetinin olmadığı... Hep sonuçlar üzerinde yoğunlaşarak, müdahaleler sergilenip kınanarak yol alınmaya çalışılıyor. Müdahaleye yol açan sebepleri ele almaya pek az kişi hazır; ondan da az meslek erbabı eskinin günah defterlerinin hatırlatılmasına tahammül ediyor...
Soruna işlevsel açıdan yaklaşıldığı ve meslek itibarını yeniden ihya için öz-eleştiriyle işe başlayıp safralardan kurtulmaya çalışılmadığı için, müdahale ortamı varlığını sürdürüyor. Ses kayıtları ile deşifre olan yöntemlerden ve kullanılan araçlardan vazgeçilse bile, başka yöntemler ve araçlar devreye sokularak müdahalelerin devam edeceğinden emin olabiliriz...
Eleştiri için ağzını açanı susturmak kolay; çünkü tencerelerin çoğunun dibi kara... Lâfı ağza tıkılmadan dinlenilmeye değer o kadar az ‘gazeteci’ var ki ortalıkta...
Yine de bir yerden başlamak şart.