İletişim fakültelerinden her yıl yüzlerce genç mezun oluyor; hepsinin de gözü haklı olarak bir gazeteye veya televizyon kanalına kapağı atmakta. Talih pek azına yardım ediyor. Medya çalışanı olmak da rahatlatıcı bir şey değil; rekabetçi bir ortamda kapı önüne konulabiliyorsunuz... Yılların emekçilerinden kovulma âkıbetine düçar olanlar var.
“Yazar olmak istiyorum, ne yapmalıyım?” sorusunu yöneltenlere, yıllardan beri, “Şansını internet sitelerinde dene, dikkat çekersen gazetelere geçmen zor olmaz” cevabını verip duruyorum. Tavsiyemi tutup sanal ortamda kendini ispat eden ve orada kalan da, yazılı basına geçen de oldu. Başkalarından farklı olarak, taa en baştan beri, istikbalin dijital medyada olduğuna inanıyorum.
Bu inancımı pekiştiren bir gelişme yaşandı geçen hafta: Yazı hayatına internet ortamında başlamış, oradan bazı dergilere atladıktan sonra Daily Beast sitesi ve onun kızkardeşi Newsweek’te köşe tutmuş Andrew Sullivan bağımsızlığını ilân etti; bundan böyle kendisine ait bir sitede okurlarıyla buluşacak...
Sevindirici nokta, Andrew Sullivan’ın okurlarının tepkisi... Sullivan kendi sitesine reklâm almayacağını, yazılarını okumak isteyenlerden yıllık abone bedeli olarak 20 dolar beklediğini açıklar açıklamaz, 1 milyon dolara yakın bir meblâğ hesabına yatırıldı. Kendisiyle birlikte sekiz gazetecinin görev yapacağı site için yılda 900 bin dolarlık bir bütçe gerektiğini bildirmişti yazar; bütçeyi aşan bir miktar toplanıverdi.
Andrew Sullivan ilginç bir gazeteci. Aslında İngiliz asıllı. İyi bir eğitimi var. Muhafazakâr. Galiba eşcinsel de. Yıllardır ABD’de yaşıyor ve yalnızca kalemiyle geçiniyor. Yazılarının ilgiyle izlendiğini herhalde anlamışsınızdır. Bağlantılı olduğu sitede, bazı günler, 10-15 parça yorumla okur önüne çıktığı oluyordu.
“Kıymetim bilinmiyor” diye yakınan, ya da siyasi sebeplerle işine son verildiğine inanan meslektaşlar için, en kestirme yol, kendisini sevenler ve vefalı okurları ile internet ortamında buluşmak olmalı... İyi takipçisi bulunan yazarlar, reklâm geliri veya abone bedeli olarak, görevlerini sürdürebilecek bir desteği internette elde edebilirler.
Justin Raimondo adlı gazetecinin ABD’nin Irak’a savaş açma hazırlığı sırasında takıldığım ‘anti-war’sitesi de tamamen okur yardımıyla varlığını sürdürüyor. Birkaç ayda bir destek kampanyası açıyor Raimondo ve okurlardan kendisi ile sitesini hazırlayan kadro için gerekli miktara kavuşmayı sağlayacak yardım beklediğini ilân ediyor. Kampanya döneminde taahhüt edilen miktarı da gün-be-gün sitede açıklıyor...
Şimdiye kadar kendisini hiç hayal kırıklığına uğratmadı okurları...
Yepyeni bir anlayışı da medya alanına taşıyor bu yeni gelişme: Her gazetenin en az bir patronu ve yüzlerce çalışanı bulunuyor. Bir merkezi ve çeşitli yerlerde büroları oluyor. Herbiri büyük mali operasyonlar... Ayakta tutulmaları için yüksek meblâğlar gerektiği gibi satışın ve reklâm gelirinin de belli bir miktarın üzerinde gerçekleşmesi şart. Patrondan aşağıya bir rasyonel örgütlenme söz konusu gazetelerde... Oysa internet bu yapıyı bütünüyle değiştiriyor.
Gazeteler gibi bir merkez ihtiyacı yok; çalışanlar katkılarını evlerinden yapıyor ve yayın toplantısı görüntülü telefonla gerçekleşiyor. Bir gazeteyi çıkarmak için gerekli masrafların hiçbiri söz konusu değil; yalnızca çalışanların geçimini sağlamak yeterli oluyor. Bu durum da internet üzerinden okura ulaşan gazetecilere müthiş bir özgüven ve bağımsızlık hissi veriyor.
Medya ekonomik krizin en çok etkilediği alanlardan biri ABD’de; bu yüzden pek çok yerel gazete kapandı, kapanma furyası artarak devam ediyor. Kendine güvenen işsiz gazeteciler mesajlarını vermek üzere internete sığınıyor orada. Andrew Sullivan’ın okurlarıyla kurduğu abone ilişkisi, Justin Raimondo’nun destek kampanyaları başarısı, yeni bir umut gazeteciler için...
Fazla düşünecek bir şey yok: Hakkının yendiğine inanan doğru internete...