O gece ile ilgili ileride muhakkak sinema filmleri çekilecek. Akademisyenlerin araştırma konusu olacak. Dünyanın; anlamak ve idrak etmek istedikleri sorulara, cevap o gece içinde aranacak hiç kuşkusuz!
Çanakkale ruhunu; halen işgale gelen ittifak güçlerinin anlamadığı gibi, hatta çaresizliklerini itiraf ettikleri gibi, o gecenin kahramanı olan bu yüce Milleti de, tekrar tekrar öğrenmeleri gerektiğini itiraf edeceklerdir.
O geceye giden serüvende peki biz neleri gözardı ettik. Toplumca, milletçe biz neyi göremedik. Devletin hangi dinamikleri, bu felaketin, bu işgalin kodlarını okuyamadı. Veya “neden geç refleks verdi” soruları, tam bir senedir beni yoran sorulardır. Bu yorucu ve kendimizi eleştiren sorular, tablodaki eksikleri idrak edip, yerine doğruları koyana kadar, bizi yoracaktır.
15 Temmuz’da milletin feraseti, aklı ve refleksi devreye girmese idi, başında Erdoğan gibi “şehitliği lütuf bilen” cesur ve akıllı bir lider olmasaydı, Özel Kuvvetler gibi Türk Devlet geleneğinin mihenk taşları olan kurumlardaki milli ve bu milletin bağrından çıkmış kahramanlar olmasaydı, istihbarat, asker ve emniyet güçleri içerisinde milletinin ve devletinin safını hemen seçen yiğitler olmasaydı, bir an düşündük mü hiç, bizi ne büyük felaket bekliyordu?
Evet, tam bir yıldır her güne şükrediyorum. Hayatını hiçe sayıp Allah için, devlet için, bayrak için, vatan için şehitlik şerbetini içen kahramanlar olmasaydı, biz resmen işgal olunacaktık. Tanklara, uçaklara, mermilere kafa tutan bu büyük milleti ve bir çağrısı ile sokakları imanı ile doldurup taşıran Erdoğan gibi lideri olmasaydı, biz gerçekten batmıştık!
Evet, ne kadar acı olsa da bu bir gerçektir. Acı olan tarafı şu ki; bugüne giden serüvende dikkat edilmesi gereken şeylere odaklanmada toplum, devlet, bürokrasi, siyaset, iş dünyası, medya, sivil toplum kuruluşları, bildiğiniz her dalda Erdoğan’ın feryat çağrısına “abartı” diyen gaflet var idi.
Bunu çok yerde duydum. Bunu söyleyen çok yazı okudum. Siyasilerden; hangi tarafta durduğunun farkı olmadan, bunu abartı olarak görenlerin, böyle lanse edenlerin olduğunu gördük.
İslam dünyasının konsolide olmasını, bu coğrafyada milli çıkarları ile refleks gösteren Türkiye’nin, coğrafyanın ilerideki tek gücü olacağı hesabını yapan, Amerikan kafasına göre dizayn edilmeliydi bu coğrafya. Ve yıllardır beslenen, desteklenen bir örgütün farkına doğru dürüst varamamak, en az o gecedeki acılarımız kadar acıtmalı bizleri!
Bu coğrafyada devlet geleneği refleksi ile dünyaya meydan okuyan gelenekten gelmemize rağmen, bizi parmağına dolayan bir örgütün, kemiklerimize kadar inmesi, bunu fark edemememiz, büyük bir açığımızdır. Biz şimdi yeniden kendi kodlarımıza dönmekteyiz. Erdoğan’ı desteklemek, onun elini güçlü kılmak, işte tam da bu nedenle, bu kodlara geri dönüş, hikâyemizi pekiştirmek adına hayatidir. Ülkedeki siyasi partilerin; tutumları, söylemleri, gittikleri yol bile, yeniden kodlarımıza geri dönüş refleksinde rol üstlenmek durumunda. Tıpkı şu anda MHP ve lideri Bahçeli’nin yaptığı gibi! Devlet Bahçeli “siyasi kariyerim ne olur” sorusunu düşünmeden, bu dünyadaki şerefli misyonunu, ismine yakışır biçimde gösterdi ve göstermektedir.
15 Temmuz ve sonrası, nerede durması gerektiğini halen idrak edemeyenlerin anlaması gereken çok önemli bir mesele vardır. Bu ülke neden işgal edilmeye kalkışıldı? Neden FETÖ lideri, yıllardır Amerika tarafından beslendi? Neden 15 Temmuz gecesi, uzun suskunluk hâkim oldu, sözde müttefiklerimize? Neden Amerika ve Almanya, topyekûn bu mekanizmanın devreye girmesini beklediler ve sustular? Çünkü bu mekanizmanın harekete geçmesi için düğmeye bastılar. FETÖ ile bu devleti dizayn etmek niyetinin tarihine baktığımızda, bu coğrafyada uzun yıllardır yapılmak istenen şeyin içeriğini anlamaktayız şimdi. İslam coğrafyası ve bu coğrafyanın dirilişinin mümkünse bir daha olmaması için! Bu coğrafyada büyük devletler kuran geleneğin sahibi Türklerin, mefkûre ve iman kodlarının içerisinin boşaltılması gerekiyordu. Evet efendim. FETÖ’nün başındaki; o her iki cihanda yakası bu milletin elinde olacak kişinin, ne kadar büyük bir operasyonun parçası olduğunu anlamakta halen geç kalan, eylemleri ile bu işgalci ihanet içerikli yapının yaptıklarını temize çıkaran adımlar atanlar var ise bunun anlaşılır tarafı yoktur. Bunun iyi niyet içeriği yoktur. 15 Temmuz’un iki kahramanı olan millet ve lideri ile birlikte, Allah bize bu badireyi atlatabilme gücünü ve desteğini verdi. Ders çıkarmamız ise en az bu badireyi atlatmamız kadar hayatidir. Türkiye; coğrafyanın son ve tek kalesi, Âlem-i İslam’ı zafere götüren bayraktarıdır. Aklımız var ise bu bayrağa da, bayraktarlığa da sahip çıkacağız. Eninde sonunda Türkiye başaracak. Benim buna kuşkum yok. Lakin bu büyük mefkûre yolculuğunda davayı ve onun içeriğini dünyalık çıkarlarla çirkinleştirenler de, FETÖ söylemlerine alt yapı oluşturanlar da, bu ülkede yeni krizler çıkarma peşinde olanlar da, bilsin ki aynen ihanetkârlar kadar, vatana ihanetin ortağıdır. Bu büyük millet, 15 Temmuz’da ihanete nasıl bir direniş gösterdiğini ispat etmiştir. Şimdi, ya tarihe yeniden dirilişin tarihini yazan Milletin yanında olunur ya da bizi bitirmek isteyenlerin maşası olma tercih edilir. Kişi seçtiği yolla bilinir. İmanı ile Türkiye’nin bayraktarlığına inananlar ve zafere koşanlar için gazamız mübarek ola...