Biz yandaşız ya.., gerçekleri göremeyiz!...
Ama bizim yandaş olduğumuza karar veren ve dahi gayrı-yandaşlığı kendinden menkul rical, tarafsız, ilkeli, objektif gazeteciliğin feriştahıdır... Onlar gerçekleri görür ve söylerler... ( Rical dediğime bakmayın, bayağı herifçioğlu!..)
Peki bunların yandaş olmadığını, daha doğrusu gayrı-yandaş olduğunu anlıyoruz?.
Basit...
Gece gündüz iktidara, başbakana sövüyorsa..,
AK Parti’ye oy verenleri de makarnacı kömürcü koyun sürüsü, çoban..vs, olarak görüyorsa..,
Özellikle son günlerde kendini çapulcuların davasına adamışsa..,
Ve her şeye rağmen CHP’nin tek çare, Kılıçdaroğlu’nun da ülkeyi kurtaracak tek lider olduğunu savunuyorsa, bilin ki o arkadaş gayrı-yandaştır!... Tarafsızdır, ilkelidir, objektiftir!...
Lakin homojen bir yapıları yoktur bunların...
Babıali’nin gayrı-yandaşı temelde ikiye ayrılır;
A-) Sarih (açık) gayrı yandaş... B-) Hafi (gizli) gayrı yandaş...
Sarih gayrı-yandaşların çok belirgin özellikleri vardır...
Bunlar son 10 yıldır; vatan satılıyor, laiklik elden gidiyor, gemicik nerde, ananı al da git, Hikmetyar..vs, ekseninde yazılar kaleme alırlar!... ( Son günlerde ‘çapulcuyum’ yazıları revaçtadır..)
Diğer ise (hafi gayrı-yandaş), ismiyle müsemma, gizlice ve sinsice gayrı-yandaşlık yapar!
Gündeme ve konjonktüre göre muhalefet eder... İçlerine serpiştirilen çakma liberallerle kendilerini kamufle ederler, gayrı yandaşlıkları çakılmasın diye!... Arada bir solcu takılırlar...
Ahval ve şeraite göre ( patronun âli menfaatleri, referandum, seçim gibi statükonun bekâsı söz konusu olduğunda) bodoslamadan dalarlar ve acayip gayrı-yandaş olurlar...
Peki hangisi iyidir...
Sarih (açık) gayrı yandaştan korkulmaz... Sabah akşam sövmeye endeksli ulusalcı Kemalistlerdir bunlar... Postalcı olduklarını da mertçe söylerler...
Ama Hafi (gizli) gayrı-yandaş öyle değildir...
Kurt kanununa göre yaşar.. Açık havalarda dolaşmaz... Puslu havayı sever...
Pus bastı mı, faaliyete geçer... ( Örnek; Gezi olaylarında çapulcudan çok çapulcu olan yazarlar..)
Lakin şunu da unutmamak gerek... Gizli dedik, açık dedik, çapulcu dedik, kurt dedik.. ama tüm gayrı yandaşların ortak bir karakteristik vasfı vardır...
Biraz sazandırlar!...
Gayrı-yandaşlar ya?!.., Özellikle hükümeti zor duruma düşürecek bir haber bulduklarında dayanamayıp hemen atlarlar!...
Örneğin, geçtiğimiz günlerde “Eğlence Yerleri Derneği Başkanı” (BEYDER) Tarkan Konar, Gezi olaylarını değerlendirirken;
‘En çok masa sandalye uygulamaları işimizi bozdu.., yıllardır nerelerdeydiniz.., ne oldu da esnaf dostu oldunuz?!..’ diyerek belediyeyi suçlayıcı, çapulcuları destekleyici bir açıklama yapmıştı...
Bu açıklamadan hemen sonra çapulcular asparagas bir haber yaydılar;
Efendim BEYDER Başkanı Tarkan Konar’ın ortaklığının bulunduğu dükkanı Beyoğlu Belediyesi 3 günlüğüne kapatıp mühürlemiş. Hem de Taksim’de yaptığı konuşmadan 1 saat sonra!..
“Tarafsızlık” ve ruhundaki “çapulculuk” refleksiyle bu ‘çapulcu asparagasına’ gayrı-yandaş hemen atladı...
İşin aslı neydi peki?
Bir.., 3 günlüğüne mühürlenip kapatılan dükkanın “ne sahibi ne de ortağı” çapulsever Tarkan Konar...
İki.., Kapatılan dükkan ile ilgili süreç 13 Nisan’da başlamış... Uyarı ve kesilen cezalardan sonra, mühürlemeden 1 gün önce (15/ 07/ 2013) dükkan sahibine bildirilmiş. 16/ 07/ 2013’de mühürlenmiş. (Tarkan Konar’ın konuştuğu gün!... Ne hikmetse?!..)
Olayın üzerine atlayan gayrı-yandaş sazanlara süreçle ilgili belgeler gönderildi ve basın açıklaması yapıldı...
Peki sonra ne yaptı gayrı-yandaş?
Bunun örneğini, bu çapulcu asparagasına atlayan ve gayrı-yandaşın her cinsini bir arada bulunduran Hürriyet’ten verelim!...
Mehmet Yakup Yılmaz, Yılmaz Özdil ve Ahmet Hakan... (İki sarih, bir hafi gayrı-yandaş!..)
M.Y.Y, bir sonraki gün köşesinde Beyoğlu Belediyesi’nin ‘işin doğrusu budur’ dediği açıklamasını yayınladı.. Okuyucularımın bilgisine sunarım.. diye de not düştü...
Aynı şekilde habere atlayan “bi’don sazan” ise 2 günlüğüne yokum diyerek sıvıştı... (Durumu hala anlamamış olabilir... Hani belki de levanten cenneti İzmir’de çekirdeğe çiğdem, mühüre de çitlembik diyorlardır!..)
Ha bir de, Nuh Gemisi kaçkını, Amiral Gemisinin çımacısı, çakma Nişantaşılı var...
O da ‘düzeltiyorum’ dedi ve hem Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’dan hem de okuyuculardan özür diledi...
Hadi öteki azılı gayrı-yandaş için bir şey demiyorum ama son günlerde bizimkinin hali perişan!...
En sinir olduğu adam, Başbakan’ın danışmanı oldu ya, morali çok bozuk...
Ya takma be kafana Ahmet Hakan!...
Sen de git, Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı ol...
E, İstanbul’u iyi bilirsin... En azından seçim günleri Kılıçdaroğlu’na sandığın yerini göstersen, adamcağız senin sayende oy kullanabilse bile yeter!...
Danışmanlık bir yana.., sevaptır yahu!...