Merkez üssü İzmir Seferihisar açıkları olan ve Ege ile Marmara Bölgesi'nde hissedilen 6,6 şiddetindeki deprem insanımızı/ülkemizi bir defa daha derinden sarstı. Can kayıpları, yaralılar var. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Rabbim, milletimizi felâket ve musibetlerden muhafaza etsin.
Bu deprem, alınacak topyekûn tedbirlerinin hızlandırılması ihtarını bir daha yapıyor.
Bir başka konu ise provokatörlerin, deprem acılarını bile kullanma alçaklığıdır.
Emniyet Genel Müdürlüğünün dünkü açıklamasını okuyunca ihanetin boyutunu bir daha gördük.
“Deprem üzerinden internette halkı düşmanlığa ve kin beslemeye tahrik eden paylaşımlara ilişkin tespit çalışmalarının başlatıldığı, belirlenen kişilerin adli mercilere sevk edileceği” bildiriliyordu.
Provokatörler, etki ajanları, Beşinci Kol elemanları, faaliyetlerine başlamışlardı.
Vefat edenlerin içinde çocuklar, masumlar olduğu halde, depremi “gâvur İzmir hak etti” alçaklığına bağlamanın insanlıkla zerrece alâkası olamaz. İzmir, vatanımızın bir parçasıdır, güzel İzmir’dir.
“Gâvur İzmir” bühtanı, bölge insanımıza yönelik aşağılayıcı, tahkir edici kin ve nefret söylemidir.
Bunları yapanların sosyal medya hesaplarına bakıldığında, dinî bir jargon kullandıkları hemen belli oluyor.
Oyun o kadar açık ki, laik-dindar kutuplaşması için kirli ve karanlık ellerin harekete geçtiği o kadar belli ki…
Bunu yapanlar Müslüman olamaz. Kendini Müslüman zannedenlerden şefkat ve merhametten uzaklaşanlar varsa, onlar da asla kâmil mümin olamazlar.
Şu zor dönemde dışarıdan/içeriden ihanet saldırıları sürerken, milletimizin arasına tefrika sokmaya kalkmak münafıkça bir tavırdır. Böyle zamanlarda gaflet, ihanete denktir.
Bir sözüm de sürekli başkalarının günahları ile uğraşanlara olsun. Sanki kendileri ahretlerini garantiye almış gibi insanları istedikleri gibi cehenneme gönderenler, İslam’ın ruhunu asla anlamamışlardır.
Sahabe efendilerimiz bile (Aşere-i Mübeşşere: Hz. Peygamber tarafından cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine müjdelenen on sahâbî) hariç, ahretlerinden emin değilken, bu insanlara ne oluyor ki, sanki sırat köprüsünün başında vazifeliymiş gibi, “hâlinizi orada göreceğiz bakalım!” diye cinnet geçiriyorlar…
Kendini, başkalarından daha iyi Müslüman görenler günahları ile yüzleşmekten korkanlardır.
Deprem acıları üzerinden milletimizi bölmeye çalışanları cezalandırma konusunda çok hızlı hareket edilmelidir.
Görülecektir ki, onların içinde FETÖ, PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerinin sahte hesapları vardır.
Çünkü hainler dışında bu milletin arasına kimse tefrika sokmaya yeltenemez…
Hainler dışında kimse bu milletin birlik ve beraberliğinden rahatsız olmaz…
Mesut Yılmaz
Dün vefat eden eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’a Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin başı sağ olsun.
Her siyasî gibi onun da hataları/yanlışları oldu. Allah taksiratını affetsin.
Son dönemlerinde bir devlet adamı tavrı sergiledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine karşı durmadı. Sayın Erdoğan’ı destekledi.
Ben onu son dönemdeki duruşu ile hatırlamak istiyorum.
Hele Erdoğan’a vefasızlık yapan nicelerini gördükten sonra…
Dün Sayın Cumhurbaşkanı da hatırlattı; “Sağ olsun tüm davetlerimize sağlıklı olduğu süre içerisinde katılma erdemini göstermişti. Ve bundan dolayı da kendilerine bir şükranım var.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “mekânı cennet olsun” duasında bulundu.
Başkalarının günahının değil, kendi günahlarımızın derdine düşelim…