Sanırım neredeyse iki yıl oldu, Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe bir yazıda ‘en büyük hayalim’ diye bahsetmişti. İlgimi çekmiş, hemen iletişime geçip projeyi görmek istediğimi söylemiştim. Ancak henüz görülecek bir şey yoktu ortada. Gastroköy o tarihlerde sadece bir hayal, bir fikirdi. Yaklaşık iki yıl sonra beni çok mutlu eden bir elektronik posta aldım; Gastroköy’ün temeli atılmıştı.
Araştırmalar, iyi yemek isteyen turistlerin, seyahat sürelerinin en kısa ve en çok para harcayan kategoride yer aldığını gösteriyor. Kültür, deniz, gezi, spor, eğlence gibi farklı sebeplerle seyahate çıkanlar için ‘tarihi doku’nun önemi birinci sırada olsa da ‘yemek’ tatil yapma motivasyonunda hemen ikinci sırasında yer alıyor. Tatilde harcanan paranın dörtte birini de yemeğe ödüyorlar.
Dünya genelinde bu konuda en parlak iki ülke olan İtalya ve İspanya, doğal bir gastronomi destinasyonuna sahipler. Artık yemeklerini tanıtmak için ekstra bir efor harcamıyorlar çünkü giden herkes bunu dönüşte anlatıyor. Ancak bu ülkeler; temizlik, şehircilik, eğlence, hizmet gibi başlıklarda da işi şansa bırakmıyorlar. Gastronomideki güçlerini, yemeklerinin lezzeti kadar bu alt başlıklar da besliyor.
Gelelim bize; gastronomi turizmi denince 50 ülkenin yer aldığı listede 44. sıradayız. Ne kadar üzücü değil mi? Yıllardır konuşuyoruz; gastronomi meselesinde neden hak ettiğimiz yerde değiliz? Öyle ya en çok ve en lezzetli yemekler bizde var. Üstelik birçok girişime özel sektör veya bakanlığın ciddi desteği oluyor. Son 5 yıldır gastronomiye dayalı festivaller, sempozyumlar, yeni projeler hep bu bütçelerle hayat buluyor.
Gözlemim şudur ki, bu projeler genellikle birbirinin kopyası. Özgün değil, yapılmak için yapılıyor ve çoğu yurt dışını taklit ediyor. Buraya gelenlerin pek çoğu mutlu ayrılmıyor. Buradan mutlu ayrılanlar çoğunlukla organizasyonu yapanlar.
Anadolu’da çok zengin yemek çeşidi var, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ama mesele çokluk olsaydı, biz bugün bunları konuşmuyor olur, listenin 44. sırasında yer almazdık.
Araştırmalar ne diyor, yemeğin yanında; tarihi doku, güvenlik, temizlik, şehircilik, hizmet de en önemli başlıklar. Burada sevgili Vedat Milör’e de geçmiş olsun diyerek şunu söyleyeyim, siz düşünebiliyor musunuz Burgazada’daki olayın bir Yunan adası, İtalya veya İspanya’da olacağını? Bu olay gastronomi turizmi denilince söylenecek birçok şeyi tek başına özetliyor.
Tek başına bir Gastroköy, dünya genelinde turistleri ülkemize çekmek için, bu sorunlarımızı çözmek için yeter mi? Koca bir meseleyi çözmesini sadece bu projeden beklemek haksızlık elbette ama belki bu proje örnek olur, şeytanın bacağını kırarız, kim bilir?
Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe’ye temeli atılan Gastroköy hakkında merak ettiklerimi sordum ve şu yanıtları aldım:
‘Gastro’ kelimesi akla işin bilimsel yanını da getiriyor. Bu köye gelen bir restorana mı gelmiş olacak yoksa gastronomik bir yolculuk mu bekliyor ziyaretçileri?
Ülkemizin 7 bölgesinin Anadolu lezzetlerini otantik kıyafetleriyle orman içinde bungolowlarda sunan bir köy hayal edin. Amaç restorana gelip doymak değil, Ege, Karadeniz, Güneydoğu mutfaklarını sanki oradaymışsınız gibi hissetmenizi sağlamak olacak.
Nasıl bir köy bu biraz anlatır mısınız?
Her bölgenin bungolowlarının olduğu bir alanı var. Kurallar var, sınırlar var. Yedi bölgeye grupladık. Her bölgenin her yemeği olsun diye bir durum olmayacak. Belediyeler en çok tanıtmak istedikleri, güvendikleri yemeklere odaklanacaklar. Restoran, marka isimleri, tabela ve isim karmaşası yok. Örnek, köyde bir künefeci varsa ismi Antakya Künefecisi ve en iyisi. Köyde başka Künefeci de olmayacak.
Türkiye’ye ayak basan, hedefiniz 15 milyon turisti Gastroköy’e nasıl getirebileceksiniz? Neden gelsinler Sarıyer’e?
TÜRSAB ile entegre çalışıyoruz, 2 bin 500 İstanbul acentesi ve 12 bin Türkiye genelindeki seyahat acentesi demek bu. Gastroköy’ü bir destinasyon olarak konumlayacağız. Turistler ülkemize gelmeden bu destinasyondan bilgileri olacak. Nasıl siz İtalya’ya gitmeden Toscana turu da ister misiniz diye soruluyor. Bağ rotaları yabancı turiste cazip geliyor, benzer bir model olacak.
Başka köyler de olacak mı?
Hedefimiz İstanbul’da bu alanı doğru işletmek ve ardından gastronomisine güvenen, bu tip gastro köylerde olmak isteyen belediyelerle masaya oturmak.
Toskana gibi bölgeler zaten doğal gastronomik destinasyonlar. Bu köy biraz zorlama olmayacak mı?
Evet; Alsace, Toscana, Maremmare, San Sebastian doğal bölgeler. Ancak Disneyland nasıl özel bir destinasyon ise bizde de Gastroköy, gastronomi turisti için özel bir destinasyon olabilir ve olacak. Çünkü tam 12 bin yıllık tarihimiz var arkasında. Bu hiç bir ülkede yok.
Yedi bölgemizin mutfağı zaten başlı başına uzun bir liste olmayacak mı? Neden yabancı mutfakları da işe dahil ettiniz?
Bu fikir yeni gelişen bir durum. Yerli ziyaretçileri düşündük; deneyimlemek isteyebilecekleri farklı kültürlerin mutfaklarına da ev sahipliği yapmak istiyoruz.
Dünyada gastronomi turizminde güçlü olan bölgeler
Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde bulunan Napa Vadisi’nde, bu konudaki en önemli örneği oluşturan bir merkez bulunuyor. İtalya ve Fransa’da da gastronomi turları, Toskana ve çevresinde pişirme dersleri ile tatil imkanları bölgedeki mevcut acenteler tarafından sunulmakta. Avustralya’da Melbourne ve Sydney’de sık sık yiyecek ve şarap olarak pazarlanan restoran destinasyonlarına da talep yüksekken, Kostarika, Nikaragua, Peru, Panama, Brezilya ve Etiyopya’ya yapılan kahve turları; Sri Lanka, Japonya’ya yapılan çay turları; Belçika ve İsviçre’ye yapılan çikolata turları da yerel ürünlerin üretilmekte olduğu yerler açısından tüketicilere hitap ediyor. World Food Travel Association’a göre; Dünya genelinde turistler, turistik faaliyetler için ayırdıkları bütçelerinin yaklaşık %25’ini yeme-içme faaliyetleri için harcamakta.