Kur'an-ı Kerim'de "Herkes karakterine göre hareket eder" anlamında bir ayet var. Ayetin orijinalinde "karakter" olarak tercüme edilen kelime "şakile"dir. Bu kelime, dış yapı, zahiri biçim anlamına gelen "şekil" ile aynı köktendir. Dolayısıyla içyapı, batıni biçim anlamına gelir. İnsanın şekli, dış görünümü doğuştandır bildiğiniz gibi. Ama içyapısı, batıni biçimi, kısacası karakteri, doğuştan sahip olduğu bazı özelliklerin yanında, büyük ölçüde insanın yaşadığı çevrenin, aldığı eğitimin, benimsediği ve hayatında uyguladığı dinin, ideolojinin, kültürün etkisiyle oluşur. Bu bakımdan geçişken, sari bir olgudur. İşte modernizm, bir kültür, bir hayat tarzı, bir ideoloji olarak böyle bir etkiye sahiptir, yani "şakile" oluşturucudur. Her yerde her zamanda, etki alanına giren insanlara aynı davranış biçimini, aynı karakteri kazandırır. Şekilleri modern ya da geleneksel, eski ya da yeni de olsa, iç dünyaları modernizme göre biçimlenen insanlar, topluluklar, gruplar, partiler, akımlar bu yüzden aynı davranış biçimini sergilerler. Hatta "aşırı" dinci, muhafazakar, gelenekçi, gerici, sarıklı cüppeli olanları ile, "aşırı" dinsiz, seküler, devrimci, ilerici, değişimci şapkalı, fularlı olanları aynı tarzda davranır, aynı karakteri sergiler. Sarıklı cüppeli "aşırı" dinci el-Kaide ve benzeri grupların ilk iş olarak türbe ve benzeri geleneksel kurumlara saldırmaları ile, ülkemizde "aşırı" seküler, şapkalı, fularlı tek partinin iktidara gelir gelmez türbelere yönelip kapılarına kilit vurması aynı şakileye, yani karaktere sahip olduklarını gösterir. Şekilleri ayrı olsa da şakileleri aynıdır yani.
İslam aleminin geneli ve ülkemiz birkaç yüzyıldır, modernizmin etkisi altındadır. Aslında gönüllü olarak modernleşme çabası içindedir. Özellikle ülkemizde birkaç yüzyıldır, bütün kurumlar bu anlayışla dönüştürüldü. Kılık kıyafetten, harflere kadar her şey modernlikle uyumlu hale getirildi. Öyle ki modernliğe aykırı bulunan bir şey görüldüğü yerde, kırmızı görmüş boğa gibi saldırıya geçildi. Cumhuriyete kadar bizim buralarda daha çok belli kesimler arasında yaygın olan bu anlayış, Cumhuriyetten sonra iktidara geldi. Dolayısıyla modernliğe aykırı görülen geleneksel kurumlara, dini ve kültürel olgulara yönelik saldırganlık daha yıkıcı, daha kapsamlı hale geldi. Cumhuriyetten önce entelektüellerin satırları ile yapılan saldırı, Cumhuriyetten sonra kolluk kuvvetlerinin satırları ile gerçekleştirildi.
Harf inkılabından sonra, eski harflerle yazılı arşiv belgelerinin nasıl imha edildiklerini biliyoruz. Bir kısmı Bulgaristan gibi komşu ülkelere satılmıştı nitekim. Modernist karakter bu kadarıyla kalmamış, eline baltayı alarak camilerin, türbelerin kitabelerini kırarak imha etmişti. Bu geleneksel mirasın çok azı bu karakterin elinden kurtulabilmişti. Bu karakterin kılık kıyafet alanında yapıp ettikleri ise trajikomik bir hale bürünmüştü. Bazılarının söylediği gibi "İtalyan köylüsünün" şapkasını giymeyip, Anadolu geleneğinde kökleşmiş fes ve sarığı bırakmayan yüzlerce, binlerce insan idama gönderilmişti. O yüzden "Gardırop devrimciliği" olarak nitelendirilmişti modernist karakterin tek parti yansıması.
Tek partinin devamı niteliğindeki günümüzün CHP'si 31 Mart seçimlerinde ülkedeki şehirlerin büyük kısmının belediye başkanlıklarını kazanınca, bu karakterin hala dimdik ayakta olduğunu gösterdi. Çünkü birçok yerde (Bursa ve Yalova gibi) ilk iş olarak dükkanların Arapça yazılmış tabelalarına saldırdı. Nitekim bazıları tarafından bu eylem, "Tabela devrimciliği" olarak nitelendirildi.