İki Ankaragücü savunmasının aynı anda müdahale etmek isterken, G.Saray’a kaptırdığı top; daha birinci dakika dolmadan Sinan Gümüş’le gol oldu. Maçta olması gereken hava/tempo/heyecan ve merak duygusu, o anda ibreyi düşürdü. Ama (Ne olduysa) aniden gerilimi yükseltti.
Arızalı adam Belhanda, (Ufak-tefek hırlaşmalarda bile) bildik tükürüklerini savurarak, teslim olmaya hazır Ankaragücü’nü direnişe mecbur etti.
Düşünün... Topla oynama yüzdesi yüzde 75’e 25 düzeyindeydi ki; bu da Ankaragücü’nün oynamaya niyeti yoktu demek gibi bir şeydi. Onyekuru’dan gelen ikinci gol, onların zoraki direnişini de tamamen sıfırladı.
***
Beşiktaş’in yeni stoperi Mirin, dünkü ilk maçında iyi çıkmıştı. G.Saray’da da Marcao yerinde bir transfer gibi görünüyor. Oyun, saha, atmosfer, taraftar ve arkadaşlarına hayli erkenden uyum sağlamıştı. Herhargi bir yabancılığı yoktu. Daha ilk yarıda 50 civarında topla buluşmasına rağmen, ciddi bir hatası gözlenmedi. Hatta takım arkadaşlarının, ekibe hemen uyum sağlaması için, sürekli pas desteğinde bile bulunduklarını söyleyebilirim. Demek ki, onlara da sıcak gelmiş bir isim...
***
3-0’lık rahat skor, takımı enerji tasarrufu yapmaya yönlendirdiği için; tempo ister istemez düşmüştü. Akhisar bir gün önce, aynı 3-0 skorda olduğu süreler içinde bile, Beşiktaş’a müthiş bir karşı koyuş/direniş/hatta yükleniş sergilemişti. Maç o yüzden seyir zevki de kazanmıştı. Ama Ankaragücü’nün ne böyle bir isteği ne de böyle bir gücü vardı.
Konuk takımın elden/ayaktan/çaptan düşmesi; ister istemez G.Saray’ın daha şahane oynamasını engelliyordu. O kadarı bile fark yaptı.